Çıplak ayak yürümeli yollara vurduysak eğer
Tanımadık hiç kimseyi
-şimdi kendine öncelik ver-
Çevirir akarsular her yandan
Yamaçlardan taşır bıçkın rüzgarları
Bu nehirler ki görünmez atlasta
Koşumsuz atlara benzer
Yeniçeri eskisi, karakullukçu, kalyoncuyduk
-Zaman o zaman mükemmel ama güzel değildiler-
Yirmiiki borulu miskalle yani kendi sazımızla
Pes sesimiz durmaz hala hicazdan söyler
Beyaz ipek gömlekli, lahuri şallı bir akşam gölü
Önümüzde uzanır akdeniz edasıyla
Dörtbir yanı revak örülmüş kıyısında havuzun
Soludukça üstümüze yeni bir yaşmak örer
Payandalara yaslanmış,
Çöktü çökecek ıslak ahşap evlerde
Perdeler çekilir duvardan duvara
İnsan yaşadıkça kendi sesinden ürker
Ölüm sırma kamçılı fırtınadır Bakü'de
Zırnık, sacyağı, nişadır kokar
Şaşkın bir güneş düşse de bahar yerine
Uçurumdur hendeği geçerken söner