SEYYİD NESÎMÎ
Türkmen kocası Seyyid Nesîmî
Yürümüştür diye bu yollar kutsal,
Oturup dinlenmiştir diye bu seki,
Bakmıştır diye bu yıkık duvar;
İçinde gazeller, murabbalar,
Tuyuğlar yazmıştır diye bu Pîr Evi.
Senin neyin kaldı Yaş Beğ
Nesîmî'nin yapıtları yanında?
Savcı Çanakçı oğlu Çanakçı
Hele senin neyin kaldı
Bir kötü adından başka
Bed Fermanı'na, El-Müeyyed
Yüzyıllardır tükürülüyor:
"Derisi yüzüle Nesîmî'nin,
Ölüsü yedi gün gösterile.
Bedeni pare pare edildikte,
Bir paresi Dülkadiroğlu Ali'ye,
Bir paresi Nâsırüddin'e,
Bir paresi Osman'a gönderile;
Bunlardı inançlarını bozduğu."
Evren "Ol!" ününden oluştu,
[Ne iyi ettik de şiire "özün" dedik!]
Erginliğini, olgunluğunu,
En yüce değerini ses, söz'de buldu.
Kutsal kitaplara göre
Başlangıçta var olan ne?
Söz! Aslı harflerden örülü.
Tevrat, Zebur, İncil, Kur'an
Harflere bitek tarlalar.
Harfler, bu kitaplardan önce
İnsanoğlunun yüzünde
Göründüler ince ince.
Ondan öyle insan yüzü
Tanrı'nın gerçek gözgüsü.
Oraya yönelip, ona tapınmak,
Eylemler eylemi, tek yapılacak.
Tanrı-İnsan'da, İnsan-Tanrı'da
Erdem var, sevi var, dostluk var.
İnsan sevgisi olmayanda
Tanrı sevgisi ne arar?
İnsanı sevmeyen bir daltaban
Hayvanı, bitkiyi sever mi,
Alıkoyar mı kendini
Gömgöğ bir ormanı yakmaktan?
"Enelhak!" dedi Hallâc-ı Mansûr?
Seyyid Nesîmî nasıl durur?
İnsan, Tanrı oldu mu bir kez,
Gayrı Tanrı'ya Tanrı gerekmez.
Tapınaklar yerlerinde var olsun;
Dört din üzre, dört bin din üzre
Tapınmaklar yerlerinde var olsun.
Dilinde sevi tüten özünler,
Elinde sönmez bir Ruşençerağ,
Ardından, geri dönmeden
Seyyid Nesîmî geliyor,
Benim daha yenileyin
Şaşa kala, düşe kalka
Gittiğim ırak yerlerden.