GUGUK KUŞU
Düze çıkamazdı ya annem. kör kıtlık
çağlarından, genç(liğini) kızlığını bırakıp
sabr'ile seviştiği günlerin ardında;
sarım sarmalak öksüz bir çocuklukla...
öyle çıkmışmış hayata ve sokağa
ama gömüp de gök gözlü erini erkenci
avlusuna doluşan kuşlarını yemlemiş
her akşam, her akşam: tam yedi tane, yani yedi kuş...
bir türlü çıkamamış gül yüzlü bir sabaha
(elinde harlı asasıyla, er düşlere yatan bir adam
er gece vakitleri, su isterken bahçeleri
nur yüzlü bir ihtiyar halinde babam)
annem, guguk kuşu bile olamadan
yıkık yuvasında, kupkuru; pırnal unu,
nohut kavurgası, kangal kahvesi vesselam.
bilemeden dağlardan öte memleket olduğunu...
yaşamaya başlamışlar bu acıhayatı annemle babam.
annem yine; ben eskiz halinde sekiz'inci,
dokuz doğurmuş, yalnızlığını da sayarsak on...
şimdi, bilir misiniz hangi şehre gidemez annem
yalnızlığıyla çocukluğundan.