Henüz kimseye söylemedim
Kimse bilmiyor sevdamın sınırını
Yakamozda yıldız saydığım günlerde
Gökyüzünde ay da yoktu
Yengeç ısırmıştı parmağımı
En baş parmağımın acısından mıdır
Yoksa gözlerimin renginin olmayışından mı
Bana kızgınlığından komşusuz imamın
Tanrıya ettiği dualar da tutmadı bu defa
Belki de alkole tutkunluğumun faturasıdır
Tanrının affı
Ne çok içtiğimi tanrı da biliyor
Oysa hep saklamışımdır taşıdığım içki şişelerini
Siyah poşetlerde kimseye göstermeden
Bakalar da hep düşman oldu
Başka renkli poşeti almıyorum ya
Bir sabah kalktığımda sarhoş olduğumu hatırlayıp
Bir dahaki sabaha ertelemişim seni
Ve bu sabahlar hiç bitmemiş
Hep sürmüştü
Sen de usanmış mıydın
Daha mı sabırlıydın benden
Ne açlığı düşündün
Ne yaşlandığını
Zaman nasıl eskitmişti seni
Onun açıklamasını bile yapamadın
Umutların yeni öbeklenmiş gül
Hep hazırdı sabaha
Sen on sekizinde değildin
Ben de altmışımda
İkimiz de aynı yokluğu paylaştığımızdan
Sözümüz yoktu birbirimize
Yosunlar kadar kokuşmuşsa da sevdamızın eksikliği
Palmiye ağaçlarının en yüksek gölgesinin uzunluğunda
Akasyalarda en sarıçiçeklerini göstermeden gökyüzüne
İşitmesini beklemeden kaçırmıştı en güzel sesini
Henüz mutfakta bana en güzel yemeği hazırlayan babamdan
Kaçırdık treni
Kaçan aşka yetişecek ondan hızlı araç da yok
İnsan bir defa ölür anlayacağın
İkincisi sırada yok