Aşk, sonsuz ufuklara uzanarak, hayalini yaşarım
Göçüp gidenlerin, gözyaşları düşer, göğsüme yanarım
Zaman dar, hangi kapının ardından gelir diye kanarım
Yaşam film şeridi gibi gözler önünde ona şaşarım
Serilmiş yere arzın döşeği, yalın ayakla basarım
Günah bedenden fışkırıyor, hangi musallada yatarım
Yarım asırlık ömür içerisinde, kimden ne saklarım
Serden geçtim, dünya üzerinde dövünür, eyvahlanırım
Hayat yalan, sonsuzluğun suyunu ne zaman kimle içtin
Dar gelir sokaklar, olmamış ham başakları neden biçtin
Hangi çölün ortasında kaldın, nasıl yandın, nerde piştin
Dipsiz denizlere düştün tuzlu suları nerede içtin
Ah nefes! Göğsün kafesin demisin, kısık ve hırıltılı
Bak kalp nasılda çırpınıyor, yaratanına sadakatli
Doğan her bebek, bir nefesle ağlıyor acılı, acılı
Dök gözyaşlarını geçiyor mevsimler zamansız, zamanlı
Sen ki arzın ve arşın sahibine sığınıp kalamadın
Topraktan geldin toprağa gidiyorsun hala anlamadın
Bir beşerim yalın ayakla çiğnerim püsküllü hayatı
Şimşekler çakar, yer inler, korkudan getiririm salâvatı
Ey toprak! Faniyim, misafirim artık sonum yaklaşmakta
Yalın ayaklarım dem vurmuş, çıplak kapına dayanmakta
Beden günah şerbeti içmiş, çöl rüzgârıyla savrulmakta
Toprak aç artık kapını susuz beden sana yaklaşmakta