Beklerken sabahı
Dün kaç adımdı
Ellerin rakssa çekildiği teninde
Zemheri gecelerin ayazına bıraktığın
Buğulu aynalara ağlayarak yazdığın beklide adımdı
Bir çıkrığın bedenine iğ üzerinde dolanırken
Sevdamın nasıl yumak olduğunu hala anlayamadın
Kirmeninin çevrim dünyasında olgunlaşırken
Ham sevdamın kökboyalarıyla olgunlaşacağını çözemedin
İlmik, ilmik nakşedilirken halı tezgâhlarında
Nasırlı ellerin işvesinde desene gelirken
Asırlardır anlatılacak sevdamın gergef gibi
İşlendiğini göremedin
Yanık türkülerin söylendiği, ağıtların yakıldığı
Bozkır gecelerinde gözyaşım sen oldun
Kınalı ellerin okşayışında dilime nasıl ağıt olduğunu
Hala anlayamadın
Buz tutmuş bedenim ateşinle çözülürken
Sevdaya başkaldırmış dağların koyaklarında
Kayalara çarpa, çarpa ırmak olup
Ovalarda çağladığımı göremedin
Gelinlik çağına gelmiş bir genç kızın
Narin elleri arasında kanaviçelere
İsli mumların rakssı arasında nasıl işlendiğimi
Baş yastıklarına nakış olduğumu
Haram tenler arasında ezildiğimi göremedin
Tuzlu dudakların rahlesinde
Sevdamın hala sen ama sen olduğunu anlayamadın
Ağlayan bir çocuğun elinde camdan misket olduğumu
Tozlu çamurlu yollarda sağa sola savrulduğumu
Her kızgınlıkta duvarlara taşlara nasıl çarpıldığımı
Yeryüzünün yosun tutmuş sert yüzeylerinde
Bir misket gibi paramparça olduğumu
Hala göremedin
Ey sevgili ateşli gecelerin ayazı benim
Sen ise yüreğimdeki buzu hala çözemedin