Bil ki
Üzgün bırakıp ayrılırken
Caddeler
Kaldırım taşlarıyla örtülmüş uçurumlardır.
Bilinçsizce mırıldanışta ansızın hatırlanan
Bir şarkı gibidir dönüşündeki haz
Uzun uzun ağlamak için güdülen hasret
Bazen nelere değmez
Subaşından ürkütülmüş ceylanın
Sekerek kaçarken ırmağa saldığı kader
Sanki süzülüp kalbine gelir
Yanıp sönen solgun
Ve kararsız ışıkları sehrin
Topraklarda ışıldasa da yıldızlar kadar
Gözlerimde yoğunlaşan anlamsız bakış
Takılıp gölgesine derinliklerin
Uzaklaşır.
Oysa tayların körpecik kuyruğuna
Parlak yelesine bağlanan kurdela
Huylarını gizlice dizginlemek içindir
Ve bilmediğim acılar
Yemişine kuşların konmadığı ağaçlar
Sarmaşıklar altında
Seni birazdan ay batarken anacağım
Fakat unutma ki yaşamak
Sonsuz bir tadla onarıyor
Hırçın bir çocuğun ısırdığı elmayı