memleket kokan,
torbalanmış pamuk yataklarımızda,
geceleri
ne kadar da yalnızdık.
yanıbaşımızda,
gençlik düşlerimiz...
buğulanmış camlarda,
sevgiliye öpücük gönderen
ağlayan dudak izlerimiz..
şehrin üzerine
aniden çöken sis sonrası
uzaklarda gülümseyen
tanıdık
bir yüz.
ve karşı kıyılarda,
yol isteyen vapur
düdükleri gibi çaresiz..
çiftevav sokağının
ıslak çamaşır kokan
rutubetli bekar odalarında
bir elin parmakları kadar az,
ne kadar da yalnızdık...