floresan leyleklerin kanat çırptığı,
parlak ışıkların yanıp söndüğü,
umut diyarında,
elimde bavul,gönlümde gam,
soğuk bir kış sabahı başladı
kentteki hayat kavgam.
duvarlarları küf boyalı,
soğuk ve rutubetli
bekar odalarında,
ay ışığı dolaşırdı
gecenin zifiri karanlığında.
Hacivatla Karagöz kavga,
Nesrin Topkapı raksederdi
tütün kokulu yılbaşı akşamlarında.
alacakaranlık kuşağının korkusuz insanları,
ve sabaha karşı karanlıktı
İstanbul sokakları.
fısıltıyla konuşur,
parmak uçlarında yürürdü
gecekondularda gölgeler.
hepsi telaşlı,
hepsinin de ellerinde sefer tasları.
taşı altın değildi,toprağı da,
umutla direndiler ama,
rüya kentin çalışkan insanları.
kentte yaşam çok zordu.
her gece yattığımda,
ortak kaderli eşyalar,
bekar odasında
benden hesap sordu.
masada şişe
yanında boş tencere,
küllükte sigara,
pencerede kedi,
gökte dolunay.
uğursuz siyah kedinin gözlerinde korku.
zor günlerdi,
elimde T cetveli,
gümüşsuyu,üniversite.
özlem,parasızlık dolu yıllar,
anarşili yılları kovaladı.
ama hiç biri beni yıldırmadı.
bir yanda kucak açmış İstanbul,
bir yanda ben.
İstanbul bana hasret
ben İstanbul'a.
örümcekli bir İstanbul gecesi,
tesadüfen gördüm,
ağlar içinde
yedi tepe altındaki efsane şehri.
galerilerde dolaştım,elimde T cetveli,
altımda hızlı tren.
her durakta değişik kişilere rastladım.
şahmeran kızdı kuyruğunu oynattı.
sallandı üçyüzotuzaltı sütünlu Yerebatan,
yosun tutmuş sular dalgalandı.
şehir hat vapurları,
Kırkçeşme başında sesizce ağlıyan
Mimar Sinan'ı selamladı.
yanımdaki koltukta, koskaca Fatih Sultan.
birlikteydik metroda.
ellerinde flama,başlarında bereler,
arka vagondaydı fanatik çeriler.
Topkapı durağında hep birlikte indiler.
Sultanın Meydanında,
turistler el salladı,
üstlerinde peştamal,ayaklarda takunya.
sarhoş bir yeniçeri,
yanında bizans eri.
sarmaş dolaş bindiler Beyoğlu durağında.
seher vakti yaklaştı,cemaat toparlandı.
dehlizlerin altından,
yedi tepe parladı,
sivrilmeye başladı..
tepelerden semayı
ezan sesi kapladı.
ve geride desibeli düşük bizansın çan sesleri.
belki gerçekti belki de rüya,
kanatlandım Galata'dan,
uçtum..
uçtum Üsküdar'a.
cami önünden güvercinler kalktı,
karbeyazı,göğe yükseldi,
uçtu.
uçtu da başıma kondu.
uyandığımda,
beyaz güvercin yoktu.
erguvan ağaçları ile kaplıydı boğaz,
düşler artık mordu,leylaktı, turkuaz.
rengarenk martılar çığlık çığlığaydı,
peşlerinde takırtılı leylekler.
artık göç zamanıydı...
şimdi mor salkımlı,amerikan sarmaşıklı
başak boyalı evde,
ve beyaz güvercin pencerede,
devam ediyor İstanbul'da yaşam
bitmedi hayat kavgam.