Çengelköy'de,
saat henüz yediotuz.
güneş yok.
ama,
tentenin altında oturuyoruz,
kadim dostla.
diğer dostlar,
bu vakitte
mışıl mışıl uykuda.
elde fırından yeni çıkmış,
bol susamlı simit.
yanında,
beklemekten eskimiş kaşar.
belli,
ikimizi de ağlatacak,
nar gibi kızarmış simidin
acıklı hayat hikayesi.
eski kaşar üzerinde
taze bir damla,
peşine bir damla daha.
hikayesini anlatırken
simit ağlıyor mu yoksa...?