Bir büyülü alemdeydim.
Kendimi yeni bilinmeyen dünyaları,
yeni bilinmeyen ülkeleri keşfe çıkmış,
garip bir kaşif gibi görmekteydim.
Bu büyülü alemin
büyülü doğasında bir çiçeği aramaktaydım.
Sorduklarım,
'doğada bu çiçekten yalnız bir tane bulunur' dediler.
Adı 'sevgiçiçeği' imiş.
Yüce dağların tepesinden
gökyüzüne çıkan bir merdiven varmış.
O merdivenden çıktığımda,
Aşk-ı muhabbet mehtabında,
bir yaylaya ulaşacağımı söylediler.
Ve hasta gönlüne ilaç olacak,
dünyada yalnız bir tek açan
o sevgiçiçeği, o yaylada dediler.
Merdivenli yüce dağın nerede olduğunu sordum.
Kafdağının arkasında imiş.
'Peki' dedim,
'sevgiçiçeğini nasıl tanıyacağım? '
'O kendisini sana tanıtacaktır'
dediler ve eklediler:
'Rehberin gönlün olacak,
sana gereken yolu
o gösterecek.'
'Kokusu sevda kokusudur.
Onun kokusu sana ulaşıp,
içine çektikçe sarhoş olacaksın.
O sevgi kokusu sana güç verecek,
büyüsü seni kendine çekecektir'...
'Ben' dedim,
'Hastayım, gönül hastasıyım,
o çiçeği,
gönül ilacımı bulamazsam ölürüm.
Onu sürekli aramaya
ve bulamamaya dayanamam...
'Hayır' dediler,
'Ölmeyeceksin.
Onun sevgisi seni asırlarca yaşatacak.
Çünkü, o sevgiçiçeği de
yıllardan beri senin yolunu beklemekte...
O seni yaşatacak
ve bulduğunda cennetine alacak.
Onun cenneti göğsünde ve de gönlündedir...'
.
İşte böyle çiçeğim,
şaşkın bir kaşif gibi yollardayım,
seni, sevgiyi arıyorum...
Sen söyleme,
sakın söyleme
neredesin....
Arar bulurum seni
sadece bekle,
sakın birşey söyleme...