Sevgi ve muhabbetimizi dermek,
vuslatın o büyülü sırrına ermek
isterdim seninle bu gece...
Sahilde bir gazetenin üzerine
kurduğumuz sofranın başında,
kahvebuğusu gözlerimin derinlerinde
kaybolmanı isterdim sessizce...
Dolunayın ışıltılarını yakamozlara dönüştüren
denizi seyrederken birlikte,
bir güvercin gibi sana sokulmalı,
gülümseyen yüzümle,
sevgi dolu başımı
yaslamalıyım göğsüne..
Hafiften bir şarkı mırıldanmalıyım,
esen rüzgarın türküsünde:
''Mehtaplı gecelerde yar ile sohbet ne güzel şey,
Yıldızlara dalıp aşk-ı muhabbet ne güzel şey...''
Bana uzattığın bardağınla
bir yudum bana içirmelisin,
kalanını da kendin bitirmelisin
bir dikişte....
Meze olarak dudaklarımız birleşmeli
özgür ve güven içinde...
Ay iyice gülümserken,
yavaşça kalkmalıyım yerimden..
Denizin aynasında,
kutsal bir anıta dönüşen
siluetine bakarken,
uzun eteğimi savurarak
dansa başlamalıyım birden...
Sen şaşkınlığınla
sessiz ve hareketsiz kalırken,
ben döne döne çevrende
dans etmeliyim tüm maharetimle....
Parmaklarımın şıkırtıları
rüzgarın fısıltılarına karışarak
dağılmalı bütün sahile.
Yorulunca bir deniz kızı edasıyla
oturmalıyım yanına.
Bir sigara yakmalıyım,
bir nefes sen,
bir nefes ben diye, diye
tüketmeliyiz zehrimizi iyice...
Saçlarımı okşarken
yan yana uzanmalıyız sahile..
Başımı kolunun üzerine koyup,
elimi beline dolayarak,
sana sokulmalı
ve sarılarak uyumalıyım
ay kaybolana dek
bütün gece...
.
Olmaz mı?
Anlıyorum.
Bakışlarından belli
'Yapamayız' diyeceksin.
'El alem ne der' diyeceksin.
Biliyorum ben,
bunları söyleyeceksin.
Onun için sen sus,
sus söyleme,
sen söyleme....