Güneşli havalar korkutur beni. İnsanların tenini ısıtır,ama içlerini soğutur…
Ve herkes anlaşmış gibi,sıraya geçerler gitmek için…
Kimileri tatile çıkan insanlar gibi,bir süre sonra dönerler,
Kimileri pılısını pırtısını toplayıp,başka şehirlere göç eder gibi,
Göç ederler başka yüreklere..
Çıkılan evde unutulan bir eşya gibi, illa ki kalanın yüreğinde bir parçalarını bırakırlar…
Ya bir fotoğraf,ya doğum gününde alınmış bir hediye,ya yüreğe işlenen bir söz,ya da hissettiğinde yüreğini titreten,gidenin üstüne sinmiş kokusu…
Kaçınılmazdır bunlar,
Ve bir ömür kaçamazsın hatıralardan…
Derler ya dünya küçüktür diye,gün gelir o dünya gerçekten de küçülür..
Ve o an;
Gün gelir karşına çıkar…
Dayanamaz sen girersin söze…
-“Nasılsın? ”
(Aslında bundan daha fazlasını söylemek istersin,gördüğünde onu karşında,bak bende kalan kokunu israf etmedim bu zamana kadar dercesine,sarılmak istersin boynuna)
-“İyiyim teşekkür ederim,sen nasılsın? ”
(Gerçekten iyi misin? Sesindeki bu cılızlık,yüzündeki kırmızılık,gözlerindeki hüzün.Yok yok iyi değilsin sen.Yinemi hasta oldun yoksa? ilaç içmeyi de sevmezsin sen.Acaba alıyor musun antibiyotik.Dikkat ediyor musundur kendine?)
-“Teşekkür ederim bende iyim”
(Hayır inanma,iyi değilim. Valla iyi değilim.. Sen gittiğinden beri,küsüm herkese,sana da küstüm,gördüğümde konuşmayacaktım.. Bak dedim ya iyi değilim,seni görünce bu sözümü bile unuttum.)
-“Başka ne var, ne yok? ”
(Dalga mı geçiyorsun aşkım? Hiç bir şey yok. Bir tek var olan sen vardın,artık sende yoksun. İnanmıyorsan bak yanıma, hiç kimse yok)
-“ Bildiğin gibi her şey. Ya sende? ”
(Buna da inanma aşkım,bildiğin gibi değil her şey. Ben bildiğin gibi değilim,hiç iyi değilim.)
-“Bende bildiğin gibiyim,hayat işte.”
(Yalan söyleme, bildiğim gibi değilsin sende. En son bırakıp gittiğinde, yüzük yoktu parmağında. Hem sen yüzük takmayı da sevmezdin. Evet evet,bildiğim gibi değilsin sen. Hiç değilsin. O zamanda çocukları severdin, ama bir tek bizim çocuğumuzun elini sımsıkı tutcaktın. Bu elini tuttuğun çocuğun değil.. sen bildiğim gibi değilsin artık.)
-“Gördüğüme sevindim,tekrar görüşmek üzere. Hoşçakal”
(Gerçekten sevindin mi? Yoksa bir zamanlar bana söylediğin sözler gibi,bu dediğinde ağız alışkanlığımı?)
-“Bende sevindim seni gördüğüme. Hoşçakal”
(İşte buna inan aşkım,gerçekten inan. Seni gördüğüme,kokunu içine çekmeme,sesini duymama,yüzünün her hattını beynime tekrar işleyebildiğime çok sevindim.
Ama bir daha görüşmeyelim. Hiç görüşmeyelim. Sen benim bildiğim gibi kal aklımda.
Hala bileyim bizim çocuğumuzdan başka bir çocuğu daha çok sevmeyeceğini,
Parmağına yüzük takmayı da sevme.
Sevsen de ben bilmeyim.
Ve dediğin gibi; Hoşça'kalayım)