Çocuktuk temizdik,
Büyüdük kirlendik…
Çocuktuk temizdik,dostlarımız vardı..
Aynı sırayı paylaştığımız,aynı havayı teneffüs ettiğimiz…Oyunlarımızda delilerce eğlendiğimiz,düşüp kanadığında dizlerimiz,yara bandından önce,o yarayı kapattığımız dostluklar..
Kavga edip küstüğümüzde,bir sonra ki oyunda can ciğer olduğumuz dostluklar…
Yorgun düştüğümüzde,sırt sırta verip uyuduğumuz,gözlerimizi açar açmaz birbirimize bakıp gülüştüğümüz…Aynı tabaktan yemek yediğimiz,hatta annelerimize
“O yemezse bende yemem” diyerek birlikte doyduğumuz dostluklar…
Büyüdük kirlendik,dostluklarımız kirlendi…
Bırak şimdi aynı havayı teneffüs etmeyi,halini hatırını sorarsa şükret.! Dizlerimiz yerine,yürekleri kanatmak adet edinildi.Ardından lanet olası “gurur” kelimesine sığınıp,tüm geçmişi silmek,marifet bilindi…
Aynı tabaktan yemek yemek mi? mümkünatı mı var? iğrenilir olundu…
Çocuktuk temizdik,aşklarımız vardı…
Yüzüne bakmaya utandığımız,yanımızda olduğunda yanaklarımızın heyecandan pembeleşip,ellerimizin terlediği,kalbimizin yerinden çıkarcasına çarptığı aşklar…
Bir sır gibi saklardık adını,kimselere değil kendimize bile söyleyemezdik bu duyguyu,utanırdık…
Büyüdük kirlendik,aşklarımız kirlendi…
Bakmaya utanılan o yüzlere,bin bir yalanlar söylenir oldu… yan yana olunduğunda,bırak yanakların pembeleşmesini,içlerinin pisliklerinden tüm bedenlerin siyahlara büründüğü aşklar…
Eller değil,bir bedenden diğer bedene yetişme çabasıyla vücutların terlediği aşklar.
Adını bir sır gibi saklamak mı?
Şimdilerde cümle aleme duyurmak moda oldu…
Utanmak mı?
Eskilerde simsiyah olan haya çiçeğinin,şimdilerde ortasında nokta kadar kalan bir siyahlık…
Velhasıl;
Çocuktuk temizdik
Büyüdük kirlendik…