Yalnızlığını adımladı sokaklarda
Tek tek saydı kaldırım taşlarını
Her birinde birer anı
Anılarında harabe duyguları
Eylül ikindisinde buğulandı bulutları
Kirpiklerinde yağmur damlası ıslaklığı
Sesine ses vermeyen çınar gölgesiydi sığınağı
Eski tahta masa yalnızlığına arkadaş
Korkularını paylaştığı suskunluğu olmuştu
Çayın deminde karardı hayalleri
Derinlerinde çok derinlerde acıdı yüreği
Gelmeyecekti…
Sararıp solmuş küçük bir yaprak misafir oldu masasına
Yitip giden günlerini anlatırcasına acımasız
Oydu sanki asırlarca kendinden uzaklaşan
Ayrılığı hasretlere bohçalayan
Konuşmak istedi boğuldu kelimeleri
Düğümlendi parmaklarının ucunda kalemi
Birkaç yağmur damlası düştü şiirinin üzerine
Anladı sonbahardı
Dalından düşen yaprak misali
Sarardı ruhu o zaman
Dönmeyecekti…