İkiz kulelerde iki uçak,
İki ölüm makinası...
Delip geçti yüreğimi,
Üzerime yığıldı o devasa binalar...
İçim acıdı.
Paramparça oldu gönlüm,
Beynim,
Yüreğim...
İsyanım, haykırışım okyanusu aştı,
Enkazda kalan binlerle beraber, bende öldüm...
Kandeharda iki uçak,
Yükleri sarı kutular...
Boşalttılar büyük bir itinayla,
Dağa, ovaya, şehire...
Aşağıda küçük Mesut,
Sarı kutuların birini aldı...
Açtı...
İçinde yiyecek...
Kardeşleriyle yemek için,
Evine götürdü büyük bir sevinçle...
Ertesi gün;
Tekrar yemek için,
Sarı kutuları aramaya çıktı...
Uzun bir aramadan sonra,
Sarı bir kutuya rastladı...
Sevindi,
Eline aldı...
Acıkmıştı...
Eve götürmeden,
Açıp, birazını yemek istedi,
Büyük bir hevesle açmaya çalıştı,
Konserve kutusu şeklinde olan,
Sarı kutuyu...
Sarı kutu açılır, açılmaz
Kulakları sağır eden,
Büyük bir gürültü,
Boooooom! ..
Küçük Mesut,
Ne olduğunu anlamadan,
Yüzlerce parçaya bölündü...
Sarı kutular...
İki sarı kutu...
Birinde yaşam,
Diğerinde ölüm,
Bir piyango,
Sen ve şansın...
Misket ve çocuk;
Ne güzel bir ikili..
Sevgi ve aydınlık,
Barış ve dostluk kokar...Gül gibi...
Misket ve uçak;
Birbirine hiç yakışmayan ikili,
Ölüm, karanlık ve savaş,
Açlık ve sefalet yayar...Veba gibi...
Çocukları öldürmeyin!
Kadınları öldürmeyin!
İnsanları öldürmeyin!
Rengi,
Dili,
Dini,
Ne olursa olsun...
İnsandır İNSAN! ..
Bahçenize;
Sevgi Çiçeği ekin,
Serpilip gelişsin yatağında,
BARIŞ olup uçsun kokusu,
Engin dağların dumanı olsun,
Oradan
Yayılsın tüm yeryüzüne
Kini, öfkeyi, şiddeti
Ve savaşı,
Bir daha
Geri gelmemek üzere,
Kaf Dağı'nın arkasına atsın...
Ne zaman ki,
Konuşmanın yerini silah alır,
Ne zaman ki,
Akıl duygudan kopar,
Ne zaman ki;
Barış, sevgi ve aşk ağlamaya başlar,
İşte o zaman;
Adalet mutasyona uğrar,
Güce tapınma başlar.
Ya teknolojik egemenlik dayatmasında,
Ya da karanlığın
Mekanikleşen,
Acımasız öfkesinde
Dile gelir adalet...
Burada artık erdem yok..
Sevgi yok,
Muhabbet yok,
Sıcaklık yok;
Çeliğin soğuk ter kokusu
Ve ölüm var..
Aydınlanmış bir dünya,
Karanlığın iblislerine esir olur,
İnsanlık kuleleri bir bir yıkılmaya başlar,
Sinir tellerinde dengeler bozulur,
Bir yeryüzü cehennemi oluşur,
Ve bu cehennemde ölen,
Ne yazık ki 'gerçek' olur..
Önce öl!
Sonra anla...
Burada hakikat mert değil.
Sonuçları,
Yarattığı tahribat,
Ne kadar büyük,
Ve acımasız olursa olsun;
'Gerçeklik';
Ona inanmaya vazgeçseniz de,
Asla kaybolmayandır...
Mayınlardan,
Şuraları, buraları kopmuş,
Kocalarını, babalarını kaybeden,
Bombalardan aklını kaçırmış,
Yıkılan kulelerin enkazında
Cesedine bile ulaşılamayan,
Umutlarını, hayallerini yitirmiş, çaresiz insanlar...
İşte savaşın acımasız panoraması...
Kandeharda Mesut,
Newyork'ta Robert ve niceleri,
Suçsuz, günahsız ve masum insanlar...
İkiz kulelerde iki uçak,
Kandehar'da iki uçak,
İki ölüm makinası...
Yükleri sarı kutular...
Delip geçti yüreğimi,
Üzerime yığıldı o devasa binalar...
İki sarı kutu...
Birinde yaşam,
Diğerinde ölüm,
İçim acıdı.
Paramparça oldu gönlüm,
Beynim,
Yüreğim...
İsyanım, haykırışım dağları, okyanusu, aştı,
Enkazda kalan binlerle beraber, bende öldüm...