'Belki de
Sıcak kuytu koltuğunda Anadolu'nun
Kaygılı dervişlerin lisanıdır kış”
Eskiden hep yaz olan
Bahçedeki küçük taş
Çatıları yıkayıp geçen rüzgar
Yüzükoyun uzayıp giden yağmur
Durulur bir gün
Sesler susar kendini
Denize aşina şehirlerin ortak adı İstanbul olur
Çölü geçen atlıların nişangahı
Eski bir demirci halısının göğsünde birikir keder
Sen akşamı ikiye bölen bir şiir okursun çakıltaşlarına dokunarak
Bütün hallerimize dost
Med cezirlerimize sevdalı
Nehirlerimize yoldaş
Şiirini okursun
Yalnız köprüleri geçerek
Güneşin batmadığı ülkelerin
İçimizin simsiyah gecelerine merhem olur ses
Açılır kale kapıları
Zamandan kurtuluşa erişir ellerimiz