sakladı topladıklarını
vicdânında mühürlü
kendine gizleyen duygu
şaşkınlığında sabahın
sislenen penceresinde
hükümsüzlüğü çizdi
yanlışları kanatan
bulduğu doğrularla
gözlerden sızdı saçlardan
ufuk çizgisinden okundu
…
birbiriyle savaşan
şekillenen çizgiler
öyle biçimsiz ki
sıfatlanan dehlizlerinde
tanır düşleri
araladığı kapıdan dışarı çıkar
…
ilerleyerek çarçabuk
isrâfla tüketenleri
taşladı zaman
başına buyruk
aslan pençesinden kurtuldu
yaşarken dikbaşlılıkla
kabuk bağladı dünyada
sımsıkı tutundu
barışın harflerine
…
heybetli bir dağ gibi
bakar kendine
kaçtığına koşar
sevdiğine yağan
en çok yağan kar
kar tanesi gibi düş
bembeyaz içinde çağlar
dokuzocakikibinyirmibir