Beni bir dağın ardına gönder
Say ki yorulmuşum sevdalanmaktan
Say ki hıncımı ve kinimi azık kılmışım
Bedelsiz bir ölümün ödülü yoktur
Beni sürgün eden sen
O gözler, bir bakışında tüm ölümlere bedel
Bir çıban gibi büyür de yalnızlığım
Büyür, sancılanırım
Boğulurum hain bir denizde
Kaşın sürgün yatağı
Gözün muhannet.
Çıldırmışsam çılgınlığım sensin
İhanetim kendime ihanet
Vuslatın kanıma akıttığı ağu
Heybetim sana ayarlı bir atom
Kimin isyanına gölge düşürdüm
Düşürdümse
Bir savaşçının kalbinde umut
Nasıl şıvgın verir
Ya da nasıl sürgüne yollanır bir yürek
Bunu bilemedim.
Suçlama beni, kimliğim yok diye
Bir yanım dağdan koparılmış bir çınar
Bir yanım denize ayarlı bir martı kanadı
Dilim sustuysa da
Suskunluğumu yüreğimde büyüttüm
Beni istersen bulanık gözlerinden sor
Sözleştiğim aydan, göz kırpan yıldızlardan
Her gece dertleştiğim salkım söğütten
Yere göğe bak
Bir savaşçının yüreği nedir sor
Sürgünümü yaşattığın
Muhannet gözlerinin kime kulluk ettiğini
Onlar sana söylesin.
De ki,
Beni çağıran sesin
Her gece uykularımı bölüyor
Adıma imzalanmış mektuplar okuyorsun
De ki,
Sabahın nakış nakış işlediği kanaviçe
Kimliğine her gece ayrı bir mühür basıyor
Sevda dediğin buysa
Ölümün kollarında beni gezdiren giz ne
De ki,
Beni çağıran ses
Savaçının yüreğinden gelen ses değil
Aynadan yansıyan suretin
Bir sahnenin dekorundan ibaret
De ki
Bileyim
Sürgünümü ferman eden gözler kimin?