Yükü kaldı geride giderek ağırlaşan
Kahreden yaşanmamışlığın,
Yitirilen zamanın içinde
Farkına varamadan bile…
Bir sis çökmüş olmalı yüreklere,
Nicedir gözlenmez oldu artık
Sevgiliyi kutsayan sevda,
Aşk esen kasırgalar
Ve hatta rüzgâr bile…
Sitem etmek ama kime?
Yırtılırcasına sevda ile bağırışı yüreğin
Ve o gözlerdeki melankoli duyulur olmaz
Hiç mi yankı bulmaz sağır yüreklerde,
Hiç mi arzulanmaz bir kez bile..?
- Suskunluklar boşuna değil –
Yalnızlığın biricik sevgilisi gece,
Sessiz feryâdın simsiyah karaltısı
Sığınılan, hep üşüten dost,
Avutamaz olur yıllar yılı
Huzura kucak açsa bile…
Uyku zamanları şafak vaktine ayarlı
Sabah ezanının sabâ ezgisinde
Hafifleyen bedenlerin ağırlığında kapanıyor göz kapakları,
Yani hiç değilse rüyalar bir kapı açsa
Bir hayal salıncağı ve sallayan biri mesela,
Yeterliydi mutluluk salıncağındayken uyanabilmek bile…
Olmayan sevgilinin olmadığı yaşamdan
Artık son bir vasiyet kalır geriye,
Bir kaç dost uğurlamasında
Omuz hizasında taşınmak son kez…
Unutulmak acımasızca sonra
Bir daha asla anımsanmamak,
Ne sessizliğinde toprak kokusunun
Ne arda kalan zamanın sonsuzluğunda bile…
Minik duygu esintisinden yoksun
Var olamadan yok olmuş
Taşa kazınmış bir isim 'O” sadece…
Telaffuz edilmeyen hiç,
Bir dudakta bile…