ateş dikenlerinin çıtır çıtır kızardığı
kasımpatıların göğe doğru uzandığı
günlere rast gelirdi, gönülce perişanlığım..
sondan bir önceki yaprak yere değil de içime düşer
yeniden yeşerirdi, dal budak...
kirpiklerime bir masum bakış
ya da bir ince ses ilişirdi kulağıma..
ne olduğumu bir yüreğim bilirdi..
“Kasım” yerinde kalsın
“Aralık” gördüm, içeri mi girsem diye düşünürken
yapraklarla sararır
ayazlarda morarırdım
ama ben
hep sonbaharlarda sevdalanırdım..
ilk bu yıl ve birlikte görmüştük
karların dallarda çiçeklenişini
sana “papatyam” dediğimde
kırlar beyaza bürünmüş
“gelinciğim” dediğimde
tepelere kızıl kostümlü gelincikler yürümüştü
kırk bir yaşımda
tam kırk bir kere baharlanmıştı Ankara, gelişinle
acımış ta, kokusuz şehir çiçeklerine
püfür püfür leylâk bile üflemiştik Ahlatlı belden..
hatırlarmısın..
sana sevdamı dillendirirken utanmış da
başımı öne eğmiştim
çünkü ben
ilkbaharda ilk seni sevmiştim..
Mustafa Erçin