Şehrin kuzey tepelerinin buzlandığı akşamlar
Sis basardı batı yöndeki uzak tepeleri
Şehir suskun, sokaklar tenha, manzara silik
Sis çökerdi göremezdin kalbini, bulutlanırdı gözlerin
Bulanırdı sisli düşüncelerinle, berraklığı sevginin
Ve birikirdi avuclarında, ıslak keşkelerin
Rüya mahallesindeki yaşlı ağaçlar kadar yorgun
Ve durgundu, yörüngesi oturmamış aşk gezegenin
Hatırladığında iri damarlı o yıllanmış elleri
Yıldızları gösteren nasırlı parmak uçlarını
Çok şeyler anlatacaktır, yıllar ötesi bilgelik
Sevecektin, sokak kedilerinin çöp varilini sevdiğince
Beni ve yüceliğini, çengeline asılı taze sevgimin
Topuk üstünde dönüp, telaşla taradığında etrafı
Sevginin deniz feneri gibi ışıldadığı
İşte, o parlak hüzmeli ufuk noktasıydı yerim...
Kırık hüzünler vardı satın aldığım hikayelerinde
Beraber mi yaşamıştık, ezberim mi kuvvetliydi
Ne çok açmışım tanrım! alacabeyaz kesitlerine gri yaşamın
Pazarcının uzattığı, tek bir dilimlik portakal tadıydı
Ve iki damla ekşi olsa dudağıma değen
Geçiverirdi, az önceki koyu susuzluğum
Günboyu katettiğim yorgun çöl yolculuğumdan
Yalnız getirirdim kervanı, geri dönüşlerimde her akşam
Hatırladım...o dönüşlerde ezberlerdim hikayelerini
Arabamın düştüğü çukurlar uyandırırdı rüyadan
Hiç yalnız gezmezdim oysa
Issız ve yaprak desenli sokaklarında, rüya mahallemizin
Sıcaklığına yaslarken başımı, saklanırdım kalbine
Çocuktum belki, belki erken yaşlanmıştım yanında
İstemezdim, aşkımızı bilmesini kimsenin...
Seni kuzey tepelere uğurlarken yapayalnız
Sırtımı sardığım yalnızlığım olurdu, gönüllü kamburum
Yüksünmezdim taşımaktan seni ve aşkımı
Rüya mahallesinin ayaz akşamlarında öptüğün dudaklarım
Uçuk pembe ıslanırdı rüya sevişmelerimizde
Mutluydum, ülkemin dokunamadığım esmer göğüslerinde
Sokaklarına kar düşmemiş tenha şehirlerinde
Mutluydum yine her zamanki gibi,
Yalnızlıktan üşürken bile, bu kış günü...
Mustafa Erçin