Sağ elim..kristal asalı
Dokunduğum hayal, al basmış yanaklarınla sen
Çelik kancaymış meğer, sol elin
Ayrılık..gönlüme ansızın düşen bir korsan baskını..
Son kırkikindi belki şu yağmur
Gökkuşağı son mahya, semalarda
Renkli akvaryumundan dökülüyor gibi Marmara
Ayaklarımda bir lâcivert serinlik
Bir sarı meltem başımda
Kulağımda son vapurun ürperten düdüğü
İstanbul.. rüya şehir
İstanbul.. kalabalıklar içinde mahşeri yalnızlık
Sevginin can çekişe çekişe öldüğü..
Yüreğim çoktan “Ankara Karşılaması” yollarda
Günlerden, ne yazık ki Salı
Çok olmadı diyorum hani, gittiğin
Ama sen..şimdiden bir İstanbul Masalı..
Ortalıkta bir ölüm sessizliği..sen susalı
Kulağımda med-cezir çınlayışlar
Martı çığlıkları, kumru fısıldayışları
Saçların, hüzün küremde sarı tül
Bir büyücü kehaneti, seni görmüşlüğüm
Tulumbacıların külhanbey koşuşturmaları
Eyvah..ahşap yüreğinde yalı yangınları
Gövdem boydan boya Marmara
Kollarım Heybeliada, omuzlarımda
Boğazımda adın, düğüm düğüm
Üzerimde, bir Kumkapı sarhoşluğu
İçimi hafakanlar basalı..
Az giden senin, uz gitmişliği
Gökten bir türlü düşmeyen elmalar
Ve sen..hâlâ bir İstanbul Masalı..
Mustafa Erçin