Nereden karşıma çıktı, anlamadım
Taş kesilen zamanın ellinci boyutunda
Bu sürmeli gözlü, yanık yürekli güzel?
Bölük pörçük etti uykularımı birden;
Durup dururken...
Tutuşturdu şarkıları ruhumu alev alev
Nice ezgiler yakaladı
Gönlümün tellerinden;
Çiğ damlatan seher yeliydi dudakları
Özlem iniyordu göz bebeklerinden...
Nereden karşıma çıktı, anlamadım?
Durup dururken...
İklimler ağaran saçlarımda
Deli taylar gibi soluyorken,
Kentin kulesindeki saat
Acımasız tokmağını ömrüme
Güm güm vuruyorken
Bebek gülmesinde masum,
Derviş zikrinde kanatlanan kuşum
Gün güneşlikken havalar
Nereden karşıma çıktı, anlamadım?
Durup dururken...
Yüreğimin saçaklarında umutlar
Kılıç kılıç uzanmış buzken
Kardelenler misali çıkıverdi karşıma
Bir bahar, bir çiçek yağmuru ki
Diyecek yok telâşıma!
Yorgun postacının titrek elleriyle
Verdiği mektupları okurken
Nereden karşıma çıktı anlamadım?
Durup dururken...
Paydos demiştim şiire
Şairlere küsmüştüm inanın!
Duyguları paslı kutulara kilitlemiştim
Yanılmışım, bilmemişim...
Toprak sonsuzluğuna
Gel gel diye çağırırken
Yeniden ellerim aldı kalemi,
Yeniden kâğıtlarda mısra mısra
Şarkılarım...
Şimdi o ağlar, ben yanarım!
Anlamadım, bu güzel
Karşıma çıktı nereden?
Durup dururken...