Burdur Güzellemesi
-Ağabeyim İsa KAYACAN'a..
-I-
“İşte Cennet burada, ey Kınalı oymağı
Burada dur, burada, bura Burdur! ” diyerek
Kurduk mavi bir gölün kenarına otağı
İşte zaman içinde, işte en katı gerçek…
Dinlendi yağız atlar, ovam, obam gayri şen
Seyrettim ben Burdur'u tarihlerin içinden.
Sonra; baktık çevreye, vurduk mührü toprağa
Birer birer çözerek insanlığın gizini.
Kırmızı gülden aldık renklerini bayrağa
Göklerin ay'ı ile süsledik yıldızını.
Hanlar, kervansaraylar; Gıyasettin Hüsrev'den
Seyrettim ben Burdur'u tarihlerin içinden.
Sonra; döndük oniki değirmenle peşpeşe
Her birinin taşında un ederek zamanı.
Kılıcı verdik suya, çaldık kızıl ateşe
Kaybetmedik çok şükür kalbde duran imanı.
Akıttık da suları Cümbüşlü çeşmelerden
Seyrettim ben Burdur'u tarihlerin içinden.
Sonra; anıt mezarlar, tümülüsler, höyükler
Antik kentlerle dolu yanımız ve yöremiz.
Bir leopar yavrusu sırta çileyi yükler
Hoşgörü, barış dedik; dedik bizim töremiz.
Ruh kökümüz yükseldi göğe minarelerden
Seyrettim ben Burdur'u tarihlerin içinden.
Sonra; bahçe içine iki katlı evlerde
Açılırken huzura, açılırken kapılar
Sevda bulutu gökte, hasret çiçeği yerde
Diyen, çoban kavalı, kulağımda hep çınlar.
Kınalı Oymağı'na dua, kınalı elden
Seyrettim ben Burdur'u tarihlerin içinden.
-II-
Kışlarda konuğundur tam üçyüzbin su kuşu
Dikkuyruk Ördeğinle çekiyorsun en başı
Sen en kutsal hazinem, sen gözlerimin yaşı
Ey doğa harikası, ey mavi yeşil türkü!
İşte Karataş, Salda, Yarışlı ve Gölhisar
At beni sularına, göğsüne beni de sar
Ey dünyalar güzeli, ey efsunkâr gözlü yâr
Ömrümün sonunda dek, yüreğimdesin bil ki…
Bil ki bil, sularının can evimde var dansı
İnsuyu'nda Dilek Göl, verirken bana şansı.
Sarkıt ve dikitlerden alıyorken rövanşı
Aldıkların özlemim, vuslatım hiç değil ki.
Gizemli bir yolculuk, kristal bir bahçesin
İnsuyu'nu saklayan sırdaşımsın, bohçasın
Sensiz duramıyorum, Burdur' musun sen nesin?
Aşkım, tutkum, gururum; sen mavi yeşil türkü.
-III-
Bak şimdi yaz güneşi tepemde dolanıyor
Yükleyip de yükleri yaylalara göçelim.
Özledim kar suyunu, içim öyle yanıyor
Kırkpınar'da suları avuç avuç içelim.
Türkü yakalım türkü, kuralım çadırları
“Teke zortlat bacaktan,” şen edelim kırları
Ana bacı yan yana dizerken bakırları
Bindallı güzelleri yaylalarda seçelim.
Ha Dirmil, ha Eseler, farkı yok birbirinden
Çam havası solurum, Katrancı'da derinden
Tanırım Burdurluyu vallahi gözlerinden!
Der ki bana: “Yaylada ayrık otu biçelim.”
Şaşırır da kalırım, ayrık otu biçmek ne?
Der ki: “Bizi bizden ayıran, solucan, yılan, kene.”
İşte o an anlarım, derim bu ne şahane
İnsan, derim; derim de yaylalara göçerim…
-IV-
“Burdur alacası” nı bilir misin sen kardeş?
“Burdur bezi” dokuyan tezgâhları gördün mü?
Halı ve çul dokuma parmaklarda son güneş
Durup da karşısına hatırını sordun mu?
Bakırcılar çarşısı sesleniyor: Tak! Tak! Tak!
Bin maharet istiyor; eğil, dinle, işit, bak.
Hele kilim dokumak, hele hasır dokumak
Bir Yörük çadırında dizlerini kırdın mı?
Göl kıyısı sazlıktır, dokudum nice hasır
Her seccade, her heybe rengârenktir bin asır
Burdurlunun yüzü gül, tutsa da eli nasır
Bismillâh diye diye “sofra altı” serdin mi?
Yedin mi o çadırda bir Haşgeş helvasını?
Tattın mı ki acaba, bal kabak tatlısını
Konuk edip dostları, bir testi kebabını
Bir ceviz ezmesiyle ikram edip verdin mi?
-V-
“Demir kargı” isimli sert kamıştan yapılan
Ya da kartal kanadı, altı perde sipsiyim.
Gücünüz yetmez bana, susturamaz hiç kimse!
Yamacı'yla Kayacan; hasılı ben hepsiyim
Burdur' da türkü türkü, duygu dulu sipsiyim.
Yüzyıllardır söylerim, efelik-sevda-ölüm
Kabardıç'ın dibinde alınlık takar gülüm
Bir gurbet havasıyla biter gurbette zulüm
Yayla havalarından çıldıran birisiyim
Burdur' da türkü türkü, duygu dolu sipsiyim.
Kâh düğün, kâh ziyafet; fark etmez benim için
Çağlar çağı inlerim, dediniz mi “Hey niçin? ! ”
Gönül sanatı benim, dinleyin, kıymet biçin
Aşıkların sırdaşı, yüreğin yâresiyim
Burdur'da türkü türkü, duygu dolu sipsiyim.
“Bir dam çökse Burdur'da, ben çökerim” diyormuş
Geceleri dört gözle sabahı bekliyormuş,
Sizlere hasret kalmış, ben gibi inliyormuş
Kayacan denen usta, kaleminin sesiyim!
Burdur' da türkü türkü, duygu dolu sipsiyim.
Şal, kuşak, cepken benim, yün çorap bacağımda
Dostluk dumanı tüter, billâhi ocağımda
Bindallı, üç etekle, gül kiraz yanağımda
Sevenin sevdiğine bitmeyen hasretiyim
Burdur'da türkü türkü, duygu dolu sipsiyim.
Göllerin ve güllerin sancısını çekerim
Zeybeğin yüreğine yurt sevgisi ekerim
Avuçlarda kirkitim, dilde kaymak şekerim
Şu Teke beylerinin ses veren gurbetiyim
Burdur' da türkü türkü, duygu dolu sipsiyim.
21.08.2004 & Burdur