Bir garip gönlüm var ki, bilmem, deli midir ne?
Bazen bana râm olur, bazen tersine gider!
Öyle bir içtendir ki, girebilsen içine,
Dünya gelse üstüne, kendi yoluna gider!
Deli dolu huyundan garip gönlüm vaz geçmez...
Bakarsın, birden sönmüş, ne naz bilir, ne niyâz;
Şayet coşar, çağlarsa, ne çağ, ne zaman dinler!
Fasıldan, bir fasıla, sazlarda karar kılmaz;
Gönlümün tellerinde bazen kendini dinler!
Herkes geçer huyundan garip gönlüm vaz geçmez...
Kışın ayaz gününde gönlüne uçmak düştü;
Sanki kendine rakip seçmişti martıları,
Denizin dalgasına kapılıp akşam üstü
İçime dolduracak sandım kıpırtıları!
Dedim vazgeç huyundan garip gönlüm vaz geçmez...
Bazen de çok uzlaşır, kendindeyse imtiyaz;
Beni kendimden alır, Menzillere götürür!
Bir nefeslik an bulup, nefeslensem de biraz,
Aklım başımdan alır, fırıldağa döndürür!
Desem kurtul huyundan garip gönlüm vaz geçmez...
Estetik anlayışı çok garip gelir bana;
Ben kaş ile göz desem, o der ki gönül teli,
Ben deşem ki kardelen, o der ki gül-i rânâ;
Garip yönelişleri bazen çıldırtır beni!
Ve bu garip huyundan garip gönlüm vaz geçmez...