Eza`nın nakaratına
teslim edilmiş bir hayattadır özlemim
derisi yüzülmüş
can çekişen yıldızlara okurum şiirleri
ismim kazılmış
cehennemi akşamların tabletlerine
tutuşuyorum...tutuşuyorum
çığlıkların bozkırında
yağmalanmış devaları
kibrit suyu dökülmüş yaralarımın
hoşgörüsüzlüğün elleriyle
imar edilmiş labirentler
anlatamadım feryadımı
ıssızlığın alfabeleriyle
savrulmuş gölgemle ilişiyorum
oysa henüz
zaman aşımına uğramamış tümcelerim
ve kaç zamandır hayallerimin sayfaları arasındadır
aşkın kolleksiyonu
aksi rüzgarda sürüklenen yapraklar misali
kefeni sırtında anılar toplayan
diri bir günlüğüm
dinleyin beni... dinleyin
avuçlarımdaki toprakta
nice ölümlerin kokusu
mahsurum `faili meçhul` korkularda
suçsuzum deyip
sakınırken devriyelerden
yine de aranıyordum
bütün duyurularda
her cumartesi kahırlı bir ananın beklediği
bütün eşgallere uyuyordum
kırışmış karanfilleri suluyordum
öfkenin vazosunda
arıyorduk
oysa aranan da bendim
yabancısıyım üç boyutlu zamanın
afaroz edildiğimden bu yana
üstünü çizmiştim durgunluğunun dalgaların
kendimden geçiyorum
gelmek için kendime
oysa zararsız bir melodiydi
dudağımda asılı duran
dinleyin beni...ne olur
kapalı kapılar ardında
müsvedde kalmış tamenniler
görün artık
iskelesinde gemiler yaktığımız
eksiksiz bir `yeter! `dir
ve ötesi
güvercin kanatlarıyla apaklanır
bu kan iklimi
kırılmalı pusulalar
gitmeden hiç bir yere
burada
ağıtlarla yıkanmış coğrafyadadır
aranan kutsal gelecek