'Çalışmaya başlar bozuk bir oyuncak
unutulduğu rafta birden
ölmeden geri döndükleri haberi gelir
savaşa gidenlerin.Akgün AKOVA
Biliyorsun, vurup yok edemezsin
hiçbir anıyı. balkonda cıvıldayan
çamaşırlar zamana aittir artık.
yaşanmış ruhu haykıran her eşya
ve günlük güneşlik sözcükler. bir deli
gömleğidir hayat, yapışır yakana.
Sığınaklardaki o korkunç suskunluk,
toplu ölümlerin garip derinliği…
ve el ele veren insanlar, yürek yüreğe
bir anda yok olan…cepheden geri dönen hasret,
yalnızca bir ölü kağıdıyla… Hiroşima'nın
güle inkâr eti, yanmış yıkılmış coğrafya.
Toprağa vurulan kırbaç ve ağaca oyulan yara
yankılanır sırtında. genlerini çizgilemiştir
celladın seyir defteri ve kanlı imlâ.
kuruyan incelik sürülür namluya, bir şenlik
beklentisiyle vurulsun diye çocuklar ve Borchert
cephede bırakır gençliğini. oyun bozulur.
Bedenin o muhteşem anatomisi paramparça,
zamanın kim bilir hangi buhranından havaya
uçuşur son anımsayışlar. en geriden hamasi
küfürler savrulur. sıcaklığını yitirir anaların
sonsuz ve dingin koynu. korkunun sözleriyle
sahnelenen hep aynı tragedya ve ölü seyirciler, ölü seyirciler…
Oysa bir tutam aydınlık özlemiyle biter her şey.
ân, ince bir kavis çizer dudaklarda. günlerin kırılgan
korkuluğundan düşmüş sevinç, kanatlanır yeniden.
hasrete çeki düzen veren kadınlar unutur vahşetin vaadlerini.
göğüslerinde, hayata geç gelen oğulların adak saçlarıyla
döner babalar, gözlerinde sabahın güleç serinliği.
Biliyorsun, hiçbir dua aklamaz kahraman olmanın
utancını. çarmıhın buğulu hüznü ve ödenemeyen
bedel… umudun uslanmaz sarhoşluğuyla,
yarım kalmış bir şiirle ölmek ne güzel!