Pencere camında buğulanan şarkı sustu.
çatıda koşturan rüzgar kapıyı tırmalıyor şimdi.
saçlarını aralıyor kız çocuğu; yağmur, sesiyle
gelsin diye yüzüne. sobanın hükmü yok.
parmaklarından kemiren ürperme şımaracak.
Susmanın en güzel haliyle çırpınıyor ağaçlar.
akşamın yas çiçeği dalların ucunda açıyor.
hayal olsun diye manzara, bir çırpıda eriyor renkler.
çirkin sesleriyle gökyüzünü çağırıyor teneke saçaklar.
okyanus kokusuyla iniyor yağmur, toprağa ve kedere.
Avluda unutulmuş kovaya bakıyor çocuk, sevincin
taşan kahkahasına. kalbinde yükselen boşluğu
söyleyecek sözcükleri yok henüz. zaman, iki uyku
arasındaki kördüğüm. dokunmayla sırlarını açan
bir dünya ve babasının saçlarındaki tütün kokusu…
Yüzünün huzuru akmış bir palyaço gelecek birazdan.
kapıyı çalışından tanıyacak onu çocuk ve inatçı
öksürüğünden. sırılsıklam bir gülümseme çıkaracak
cebinden adam, yağmura saklanmış göz yaşı ve şeker.
zamanın alkışını silecek çocuk palyaçonun kalbinden.
Korkunun ıslığıyla için için ürperecek düşler,
bahçede çırpınan korkuluk, palyaçoya benzeyecek.