Yayla yolundan gidilir,
Sonsuz düzlüğüne.
Birkaç dağ sırası geçildikten sonra,
Varılır yalancı cennetliğine.
Yeşilin en güzelinden,
Ağaç giyinmiştir bütün vadi.
Sıra sıra çamlar, ladinler,
Dizilir söz birliği etmişçesine.
İsmini sayamadığım nice çocuk.
Kimi uzayan dallarında karla,
Kimi kısacık boyuyla göğe bakıyor.
El ele vermiş bütün yeşiller,
Kar mevsiminin şarkısını söylüyor.
Bir de baharı var buranın...
Göç yolları burada kesişen yüzlerce kuş'
Eriyen kar sularıyla coşan bir dere sesi.
Bin bir renkli uçuşmalarıyla kelebekler...
Yüce yaradanın küçük bir mucizesi,
Anlatmaya yetmez kelimeler.
Akabinde ismi aklı kurcalıyor.
Bu kadar ahenkli, neşeli bir yerin,
Neden adı Ağlayanlar Vadisi?
Niye ki?
.......................................
Bir zamanlar birbirine deli,
Yürekleri aşkın közüyle dolu,
İki sevdalı yaşarmış.
O kadar mutluymuşlar ki;
Aynı şimdiki gibi neşeli doğa ana
Bu neşeyle kucaklarmış onları.
Onlarla güler onlarla ağlarmış.
Zaman zamanı kovalarken ansızın,
Gurbete gideceği gelmiş yiğidin.
Lakin ayrılmak istemiyormuş gülünden.
Ama istemeye istemeye ayrılmışlar.
İçlerini yakmış ayrılık acısı.
Ağlamış, sızlamış, yanmışlar.
Aylar geçmiş lakin gelmemiş yiğit.
Yalnız başına kalan güzel
Günlerce ağlamış, yol beklemiş.
Derdini dağlara haykırmış.
Onun bu haline tüm vadi ağlamış.
Gülmez olmuş ağaçlar.
Çiçekler açmaz olmuş.
Hal böyleyken ilahi bir mucize
Yeşertivermiş tüm güzellikleri.
Bir sabah uzaklarda bir gölge belirmiş.
Yiğit geri dönmüş aylar sonra.
Güzelle kucaklaşmışlar, ağlaşmışlar.
Bir daha ayrılmamak için
Ömürleri üstüne yeminler adamışlar.
İşte o günden beri tüm vadi
Gülümsemeye başlamış.
Ağaçlar, kuşlar, bütün ağlayanlar,
Bıraktıkları yerden devam etmişler gülmeye.
Geri dönmüş tüm mutluluklar.
Sevginin gücü yaratmış bu mucizeyi.
İnanmak, umut etmek yenmiş yalnızlığı.
Ve şimdi bile
Ağlayanlar Vadisi denen yer hâlâ
Adına inat barındırır güzellikleri,