karların altına saklandığında
bir garip tona bürünür bedenin
susuz kalmış güvercin bakışlı
mağrur ve yalnız gülüşün
kararlıydık birlikte çürümeye
ortak olacaktık tüm suçlarda
terkettin manzarayı, gittin
yerini dolduramadı düşler
gözler kapalı, dudakuçlarında mırıltılar
kimbilir hangi duaya süzülüyor
eski fotoğraflardan kalma amcalar
silerek adımızı belleklerden ya da yalnış yazarak
sonunda yaşlanır yalnız kalırım diyordum
sevmeye yetenekli günlerde savrulup
kendinin sırrına erenlerin umarsızlığıyla
unuturum hayatın yorucu uğultusunu
kalkmaya hazır halk otobüsü
ve zamanı dolmuş bir paso
izin vermedi durup düşünmeye
geçip giden ne, bir sözcük bile olamayan