Bazen uzansam şöyle göğü tutacağım gelir
uzansam böyle bir güzellik boyunca sanki
Tanınır mı mavi
gitmeler dokulu olsa dahi
bilmem
ne boşa ağıt yakmak
şu bilmek yanılgısı
Kendine mektup yazan bir adam
ve
yalnızlığı ile dolanan bir kadın tanıdım
şimdi bu bir hayat demek olmasa
kavuşurlardı eminim
bu bir üzerimize çöken
kurşuni acılar demek olmasa
neler neler
Ellerimizin her menekşe açışında
bir tebessüm ilişse usul usul
oturup
belki çay içeriz
tek şekerli
veya sade bir kahve
sadece sen artı karşında
sırıtan otuz iki güzel diş
onu kaplayan İstanbul dudakları
Matematik garip
kendimi kendim ile topladığımda
hiç iki etmedim inanılır mı
Üzerime karışan yağmur
karanlığının böğrüne çöktükçe içimin
içimin bu cılız kandillerini
büyüttükçe büyüttükçe
otomobil çamurlarına bulanmayacak
kaldırımlar öyle umuyorum
Ortada bir sorun yok
ortasız yerlerde de
Salt denize ulaşma çabası büyük ağrımız
Eh su yolunu bulur derler ya
Yol kim yolcu kim
su nerede sus(a)mak nerede