Gel desem yıldızlara;
kayacaklar birer ikişer;
kimini sen,kimini ben,
kimini başkaları sanacakasın.
Uyan diyen bir ses gelince kulakarına;
dön yüzünü gün doğusuna,
ne kadar güzelse doğuşu;
o kadar güzeldir; düşündüklerim,ruhumdakiler...
Yeşermek isteyen dallara benzer onlar;
yağmur yağmur dercesine,gidercesine,terk edercesine...
Boşver diyip geçeceksin biliyorum.
Kuytu köşesinde bir yer ayırsan keşke;
duyarsız kalbinin;
hiç olmazsa saklanırım,
ertelerim belki;
ama yaşamak sakalanası değil ki,
ertelenesi değil ki.
Çarpışmaksa yaşamak kaldırdım ayağımı frenden;
şöför mü olur benden.
Bu kadar yolcu ile; şarampolündeyim hayatın.
Taklalar geliyor,feryatlar yükseliyor
Böyle değildi oysa düşündüğüm;
oysa saklanmanın diğer adı korkaklıktı,
ertelemenenin diğer adı pazarlıktı..
Oysa bir çocuk ağlıyordu; daha dün.
Figan yurdu dediğin yerde.
Eşkıyanın mekanı dediğin yerde.
Dumanlı dağların ardında.
Karlı dağların ardında.
Bacası tütmeyen viranelerde.
Suskun mu olurmuş,hesabını ödeyenler.
Korkak mı olurmuş ben yiğidim diyenler.
Bouyun mu eğermiş asil yürekler.
Umutları kim bekler,sevdaları kim bekler,
Analar ağlamaz mı? aç kalmaz mı bebekler.
Sen bir şey hissetmezsin biliyorum.
Hiç bir şey umrunda değil.
Dört yanım kuşatılmış,sarılmış,bebekler aç kalmış; sana ne bundan.
Gözlerini ucuz bir hayat bürümüş.
Yüreğine çamurlu menfaat suyu yürümüş.
Ellerine kiri bulaşmış; özentilerin.
Boynuna atkısı dolanmış; gösterişin
Apansız vurmak senin işin,
Yarı yolda bırakmak senin işin.
Kaçmak senin işin.
Yok saymak senin işin.
İnsana yakışmadı gidişin.
Ormanlar ağaçlarını kıskansada;
ağaçların orman umrunda değil.
Kim orman olmaya kalkarsa; binlerce düşmanı vardır.
Kim ağaç kalmaya kararlıysa; binlerce dostu vardır.
Yangında herkes yanıyor,farkında mısın arkadaş.
Yangınlar rüşvet almaz.