Biz bilekleri kelepçeli yaşayanlarız;
mahkumu anlarız.
Yaraladı zaman bizi;
kanarız.
Yığın yığın özlemi kurtuluş sanarız.
Sevda delmiş yüreklerimizi anlayan yok;
dinleyen yok,gören yok; inadına yaşarız.
Biz imkansıza doğru yelken açmış gemileriz.
Dalgalar hırçın,dalgalar amansız;
alabora olmaya gideriz.
Sen daha dün merhaba dediğimsin;
bir dün bilirim ki ben binlerce yıl öncesine bedel.
Sesimi duyarsan tez gel.
Ertlersen gelmeyi;
bulamazsın beni hayalin bittiği yerde.
O yıldızlar sönük,
o bahar yeşil değil,
o dağları duman sardı,
o yaylalarda koyunlar kuzular meleşmiyor,
o sevdalar efsane,
ben bir efsaneye tutuldum;
unutuldum.
Oysa emekçiler unutulmaz derlerdi,
oysa kurtuluş vardı benliğimizde,
yüreklere yazılmıştı destansı öyküler,
sokak çocukları işçiler ve köylüler...
Hepsi ha bugün ha yarın demşti.
Sevdalar feda edilmişti.
Umutlar feda edilmişti.
Ömürler feda edilmişti.
Gele gele bir kaç fırsatçı,
onları koruyan bir devlet,
kirli ellerdeki medya geldi.
Oturdular ölçtüler ve kefen biçtiler;
insanca yaşamaya,
adalete,
binlerce yıllık geçmişimize,
belirsiz geleceğimize....
Şimdi ilkesizlik,
şimdi bellibelirsizlik,
yetersizlik,
çaresizlik ve şerefsizlik...
Heey sesimi duyan yok mu diyenler,
Tüm kulaklara pamuk tıkadılar;
bazı sesler duyulur.
tüm gözlere mil çektiler;
işine gelen görülür.
Hak diyene kelepçe taktılar;
sövülür...
Sen daha göçük altında kalmadın.
Sesimi duyan yok mu demedin.
Sen daha sahte yüzleri maskesiz görmedin.
Kurşun yemedin nankörden.
İhanet görmedin.
Nerden bileceksin gölge aramayı.
Kimi ağaçlar güneşle gölgesizdir.
Kimi ağaçlar gögelidir güneşsiz