gecenin saat iki buçuğu sabaha doğru desem daha doğru olacak
oturmuşum birşeyler okuyorum karanlık bulutlu bir hava var dışarıda
cama doğru attım kendimi hayalin bir kaç adım ötede ağlamaklı
kuş sesleri köpek sesleri başka da ne ses ne seda
insan sesi işitmek neredeyse mucize olmuş
sen aklımdasın onlar aklımda ben kendim aklımda yokum
bir sen var akıl dilenen beynimde dileniyorum dileniyorum yoksun
sabah oldu şehir aydınlandı bir daha baktım yine yoksun
inanamdım gözlerime inanamdım yüreğime sen burdaydın sanki yanılıyordum
tuhaf birşey yokluğun aranmakla geçen her zaman seni bulma ümidi ile dolu
ne sabahlar ettim ne akşamlar ettim geceleri sayma onlarla baş edemedim
yenildim onlara bükemediğim bileği öptüm koydum başıma
yenilmek yok demiştim oysa tutamadım sözümü
seni benden çalan geceleri söyleme bana yok ettiler seni
karanlıkların ne kastı vardı bana yuttular seni tuttular seni vermediler
ellerimden uçup gittiğini hatırlıyorumda kanadın kırıktı sanki
çırpına çırpına gitmiştin biliyorum uçmak denmezdi adına uçar gibi yaptın
sen yoksun diye bu şehir hiç aydınlık olmuyor sokak lambaları yetmiyor
aydınlığın olmadan hiç bir aydınlık yetmedi buralara sen gideli
sen yoksun yağmuru hissetmiyorum saçlarıma sen gideli yağmur düşmüyor
kurak bir mevsim var çatlamış toprağım suya hasret deli gibi kavrulurcasına son direnişimde bir dalını daha kırdım hayatın dalsız budaksız bir hayat
tutunacak yeri olsa bir daha denerim bir daha denerim
yenilmediğimi bilirsin onca yıldır görmediğimiz nankörlük mü kaldı
görmediğimiz hüsran mı kaldı talanlara gelmedik mi kurşunlar atmadılar mı
yaralarımızı sarmadık mı seninle ağlamadık mı hüngür hüngür
sen yoksun diye ağlamıyorum seninle ağlamak ta güzeldi