Sandallar sıra sıra dizilmiş,renk renk...
Rüzgar,dalga,ahenk...
Sandallara attığım bakışlar; dönüp dolaşıp geri geliyor.
Yoksa hüküm mü verdiler bakışlarıma; benden habersiz,kapalı kapılar ardında.
Yoksa sen mi düştün aklıma,
dolu mu düştü ekinlerime,
uçak mı düştü şehrime...
Gözlerini bağlamışlar güneşin,
şehrimi göremiyorum,
alev alev,duman duman...
Benim güzel mi güzel şehrim,
sığınağım!
Dağılmışım bu gece.
Bölünmüşüm.
Parçalanmışım.
Ne olur iki kelime eylesen,
bir şeyler söylesen.
Biliyorum eşkıyalar çeşit çeşit,
sen birde beni duy,beni işit.
Nemli duvarların şehrisin sen,
Kokuşmuş yüreğin.
Ellerin kanlı.
Sömürdün beni.
Kırdın beni.
Duvarlara yazdığım her sitem; dikenler çekti yüreğimden.
Teselli dediğin budur işte; pazarlıksız,katışıksız...
Sen ne bilirsin mert kimdir.
Sen ne bilirsin yaşamak nedir.
Uçurtmasını kırmayı bilirsin yavrucağın.
Ocağını yıkmayı bilirsin yoksulun.
Yıkılasın demiyorum; içinde binlerce fakir...
Bozmuş seni duvarlar,bir tek onlar bakir.
Biz yılanlardan korkmuyoruz.
Biz timsahlardan korkmuyoruz.
Dahası karlı dağlardan,
zindanlardan,
duvalardan....