Gündüzü karanlık eylemişler.
Gece sanıyoruz; uyuyoruz.
Bulut mudur,sis midir,duman mıdır nedir?
Ne yana baksak bir belirsizlik,bir tutarsızlık...
Eritmişler düşmeyen karları,
önüne geleni yıkıp geçiyor.
Sürüklüyor dikilmemiş ağaçları kökünden.
Bir ismi var bunun.
Sel diyorlar.
Sen beni sevmezsin.
Hoşlanmazsın.
Görecek gözün yok.
Söyleyecek sözün yok.
Hepsini tek tek biliyorum.
Aldatmam kendimi.
Vurmam sırtından insanlığımın.
Güneşi süzgeçle süzüdüklerini söyleyenler var.
Servis yapanlar var sıcaklığını.
Güya yaratan özel yaratmış.
Lakaplar takmışlar.
Bizim güneşimizi bize satıyorlar.
Aladatıyorlar.
Bir sebebi var bunun.
Sihirli el diyorlar.
Bir kadın gördüm sokakta.
Hırçın hırçın yürüyor.
Ağlıyor...
Bakışlar şimşek; yürüyüş yıldırım....
Yaklaşmak yasak tabelası asmış adeta.
Cesaret yetmez.
Yiğtlik yetmez.
Düşeceksin yaklaşsan.
Namus meselesi var.
Onur meselesi var.
Bir feryat ederse yandın.
Namussuz yapar çıkarır toplum denen grup.
Bir gereği var bunun.
Bedel diyorlar.
Senin olsun bütün menfaatler,
kaprisler,
nazlar,
nankörlükler...
İstemem zerresini...
Hangi kuralı koyarsan koy,
yaşamak için mecbursa yön; gelirim.
Zaman senin zamanın,devran senin devranın.
Kelepçeler,prangalar icat olmazdı,sen olmasaydın.
Zindanlar,mapusaneler ve mertliğin ceza aldığı yerler...
Bunun da var bir anlamı.
Ecel diyorlar.
Yaratan hoş yaratmış,şans vermiş,varlık vermiş.
Galip başladın hayata.
Yenik başlayanları anlayamazsın istesende.
Kimi zaman galip başlama taktikeri,
kimi zaman galibiyetin alışkanlığı...
Almışsın eline iplerini hayatın.
Kolay senin için terketmek,
tekmelemek,
vurduğun halde yoruldum demek...
Öyleyse akılsızım ben.
Yahut aklı başından gitmiş...
Peki ben ben değilsem; beni başka bir ben yapmışsalar...
Suçsuz günahsız bir bebek ne bilir kavgayı,
ne bilir dövüşmeyi...
Kundağıma ateş düşmüş yangınlarda.
Ellerim yanmış benim.
Yüreğim yanmış benim.
Saçlarım da yanmış benim.
Yeniden uzasada.
Bana kel diyorlar.
Gülen bir yüz istediysek; bu değildi isteğimiz.
Dişlerini sıkanlar geldi üstümüze.
Ne zaman baş kaldırdıysak; parçaladı bizi azı dişler.
Ne güler yüz isteği kaldı ne düşler.
Sonra git dediler.
İşimiz olmaz dediler.
Zemheride sokaklarda kaldık,
dağlarda kaldık,
aç kaldık,
bir bardak su bulamadık.
Yabanilerdi adımız ve savrulduk.
Bize sert esen yel dediler
Oysa kurumuş bir yaprağın taa kendisiydik