gece olunca kendini arayan bir adam tanıyorum
o gider bir başkası gelircesine yiter bu inanılmaz adam
ayak sesleri gelir ağlaşmalar olur gülüşmeler olur
sıfırın altında 40 ta donmuş toprak parçası gibi
hissetmez duymaz görmez bu adam
mevsimleri sayar bir iki üç dört gelişigüzel
sırası yok düzeni yok olması da gerekmiyormuş
ne farkeder ki ne çimenler üstünde kaybetti sevdasını ne karlar
gece olunca ay parlar o ağlar o ağlar ay parlar
bir diyeceği vardır diye yaklaştım uzaklaştı
sordum sustu çevirdi başını bi yana
birşeyler söylendi sövüp saydı uzun uzun
bir sitem bir haykırış vardı gözlerinde
bana benziyor bu adam dumanları eksik olmayan dağ
azgın fırtınaya tutulmuş umut gemisi
azgın dalgalar vurdu onu denizin ortasında
parçalandı su aldı sonrası malum
yetişemedim ne ettiysem savruldu savruldu savruldu
kapadım gözlerimi batışını görmek istemedim
sonra kurtulduğunu duydum bilinmez bir yerlere gitmiş
hangi yönde olduğunu bilsem bulmaz mıyım
endişeye korkuya kilit taktım bir kez daha
güneşin doğduğu yöne doğru gidiyorum batmak üzere iken
gece olacak yine aranacak erken davranacak yine
kendini arayan bir adam gören var mı diye sorsam
yol beni onun olmadığı yere götürecek
lanet olsun senin yoluna izine diyesim var
kendinden kaçanların dünyasında kendini aramak
sorgulamak suskun suskun söylenmek çıldırasıya
kaçmayın boşuna aldanmayın
çıktığı yolda sapmaz vazgeçmez yürür bu adam
ya bulur kendini ya ölür bu adam