Hayat, düşünceyle başlayan bir noktadan, düzgün olmayan bir yürüyüşe katılımcı olarak çıkmak.
Hayat, başı dumanlı bir dağ iken; güzelliklere özenmek ve silineceğini bile bile gerçekten kaçmak.
Hayat, engin denizlerin maviliğine aşık olmak ve acemi bir kaptan gibi belirsizliğe yelken açmak.
Hayat, kanat varken yerlerde sürünmeyi, tercih etmek, kolsuz kanatsız iken yükseklerde uçmak.
Hayat, gönül gözü kör bir bedene yıllar yılı yılmadan, körü körüne sevgi ve özlem ışıkları saçmak.
Hayat, aynı kulvarda koşarken çelme alıp tökezlemek, yıkılmak, yıkıla yıkıla kulvarda gidebilmek.
Hayat, emek vermek; emeklemek, silikleri özlemle umutla yazmak, yazılası olanı hiddetle silmek.
Hayat, unutkanlık ustası kesilmek, aynı kuyuya birkaç düşmeyi hoş görmek, çıkıp çıkıp geri gelmek..
Hayat, bir macera için okyanusun tam ortasında yüzmeyi öğrenmeden sandalı batırıp sebepsiz ölmek.
Hayat, her yanı kuşatılmış bir savaçı için direnmek, tek başına onca düşman çemberini birer birer delmek.
Hayat, yeni yeşermiş ekinlerden su esirgemek, hışımla yolmak, başak vermiş ekinleri kurumaya terk etmek.
Hayat, yanlışı doğrulamak, ön yargıyla sorgulamak, düşmeden sızlanmak, yanmadan buram buram tütmek.
Hayat, kapalı kapıları kırmaya çalışmak, kırılgan olmak, kırılmaya alışmak, viranelerde baykuş olup ötmek.
Hayat, bir kel için gür saçları yolmak, kel'e mecbur olmak, çaresiz kalmak, çaresizliğin elllerinde ile bitmek.
Hayat, çığlıklara kulak tıkyan gerçek körlüğü, yalan avcılığı, hayal simsarlığı, yani inadına kirletmek.
Hayat, gülme özlemiyle yanıp tutuşanlar, bir gün diyenler, gülmeyi bilmeyenler, gülümseyenler, yılışanlar.
Hayat, karıncalar, fareler, asalaklar, hırsızlar, arsızlar, susanlar, boyun eğenler, savaşanlanlar, barışanlar.
Hayat, göz dikenler, göz çıkaranlar, bakıp bakıp görmeyenler, vuruldukça vurdum duymazlığa alışanlar.
Hayat, sömürü tezgahları, kalifiye tuzaklar, maddi üstünlük, şekli üstünlük, fırsat üstünlüğü ve yarışanlar.
Hayat, zerre uğruna dağlardan vaz geçme pazarlığı, bağ verene kuru bir yaprağı çok görmeye çalışanlar.
Hayat, sende seni eritip yok eden, beni bensiz yaşatıp kendi kendime düşüren, onu başkasına özendiren.
Hayat, zindanları ile sarayları arasında gidip gidip geldiğimiz, yani turizmci yani usanmadan gezindiren.
Hayat, var oluş teorisi, tükenişe doğru yönelim, bir anlık bakış kadar kısa, bir anlık gülüşe kadar indiren.
Hayat, mevsimlerle süslenmiş, bilinmezler ile beslenmiş, acılı yaralar açan, efkar veren, acıları dindiren.
Hayat, düzlüksüz,yokuşlu inişli gidişli gelişli bir yol, çıkmaz sokaklar, namerdi yücelten, merdi sindiren.
Hayat, dahasına açlık, pahasına sitem, bedeline itiraz, hatasına inkar, pusulası bozuk, mutluluk makası.
Hayat, kırık aynasında insanı param parça gösteren, yansıtma özürlü, yarışanı çok kulvarsız yarış vakası.
Hayat, bilinç oyuncağı, disiplin robotu, prensip paranoyası, zevk kutusu, var gerçeği, menfaat takası.
Hayat, anlaşılma telaşı, üstünlükler yarışması, gösteriş merakı, görünüş aldatmacası, bilinmezler halkası.
Hayat, bilgi barınağı, görgü durağı, ihtiyat paraşütü, tecrübe uçağı, engel ormanı ve amansız ekmek kavgası