Baktığınızı görebiliyor musnuz?
Ya duyduğunuzu anlayabiliyor musunuz?
Hayatın büyük bölümü bu iki soruda saklı.
Bakarsınız gördüğünüzü sanarsınız.
Oysa hiç bir şey göründüğü gibi değil.
Görmek istediğinizi görür, yanılınca sitemkar olursunuz.
Pişmanlıklar gelir ard arda.
Düşmanlıklar da gelir bazen.
Oysa baktığınıza ön yargı eklemesydiniz, yanılmayacaktınız.
Gözleriniz sizi yanıltamaz diye bir şey yoktur.
İnsanın en yakın yanıltıcısı kendisidir.
Gözler şekli görürse de şeklin ardında yüzlerce soyut kavram....
Soyut kavramlar daha sonra somutlaşır.
Somutlaşanlar ise gözle görülmeye başlar.
Somut kavramlar ile yola çıkın diyenler yanılır.
Somut kavramlara giden yolda soyutlanırsınız.
Zaman ne kadar değerli ise ona yön veren algı da bir o kadar...
Duyduğunuzu anlayabiliyor musunuz?
Anlam, detaylar bütünüdür.
Kavram olmadan anlam olamaz.
Ne kadar kavradınız yada kavramak için ne yaptınız?
Kavram kargaşası mı yoksa kavramın kendisini mi yakaladınız?
Söylenen şeylerden yola çıktıysanız, ne kadar gidebilirsiniz?
Size önemli şeyler söyleyen kişi bunları ne kadar süsledi?
Süslü duyumlar ile hayata yön verilebilir mi?
Anlam çıkarmadan önce, anlamın yeterli olduğuna emin misiniz?
Size neden bir anda önem veriliyor?
Siz bir anda önem verilecek ne yaptınız?
Siz kendinizi önemli biri olarak mı lanse ettiniz ki, karşıdaki kişi
size bu cepheden yaklaşıyor.
Herkes yanlış olabilir mantığı ile hareket etmek mi yoksa bunu
anlamak için bazı şeyler yapmak mı?