Küçükken Allah baba yeni ev yapmış diye,
sevinirdim dağları görünce...
Ne zaman bir cenaze olsa;
imamin atı zannederdim,
milletin sırtında taşidiği tabutu..
Herkes bir biriyle yarışırdı,
tabutu taşimak için büyük bir telaşla..
Ne güzel bir oyun der,
gülerdim arkadan umarsızca...
Sevapla günahi bilmezdim
yakaladiğim her kuşu
kedimizin önüne birakınca..
bizim orda kiraz ağacı yoktu ozamanlar
zaten hiç olmadıda..
bilye oynardık yollarda
çamurun içinde, karın ortasinda..
ellerimiz kocaman yara olurdu
ama yüreklerimiz sağlamdi..
kimin yarasi çok oynu oynar,
kollarimizdaki çizikleri sayardik arkadaşlarla..
sonra yavaş yavaş büyük
tabi oyun parklari yoktu, yüzme havuzlarıda
ama kocaman yeşil alanlarımız vardi
bir birimizi hiç kaybetmediğimiz..
hiç uçurtmamiz olmadi göklerde süzülen..
ihtiyaç duymazdik zaten
çünkü bizim umutlarimiz vardi
kendi hislerimizi kendi dünyamizda uçurduğumuz...
ben çoçukken biliyordum terli su içilmeyeceğini
ama şimdilerde terli terli aşk içiyorum
işte bu yüzdendedir yüreğimin yarası....!