Bir devri dünyadır
İnsan cömertliğe yiğitliğe aldanır
Yiğitler, cömertler çıkarcılara fedadır
Sonunda çıkarcılar ayakta kalır
Bütün parsayı onlar alır
Ölene nam kalır
Verene şan kalır
Gerçek mezarda yakalanır
Üzerinde birkaç çiçek sulanır
Çıkarcıların mezara dönük sırtı kalır
Mezarı sevenlerin gözyaşları ıslatır
Bazıları nüfus planlaması yapar
Ölecek insan sayısını ayarlar
Ölümleri demokrasi, barış sayar
Kendisi ölmez, öleni alkışlar
Ölenlerin anası ağlar
Babalarını kahraman dağlar
Dinleti sunar beyler ağalar
Duygularda gerilir yaylar
Atılır doludizgin naralar
Böylece sıralanır aylar
Her ayda istatistikler ölümleri sıralar
Ölüm fazlalığında yükselir naralar
Patlatılır, viskiler, şaraplar, rakılar
Kurulur mis gibi sofralar
Dolaşır barıştan, demokrasiden fısıltılar
İki tür insan vardır
Sanki Yeşilçam sinemasıdır
Bir kısmı başrol oyuncularıdır
Bir kısmı figüranlardır
İşin gerçeği halk hep figürandır
Çıkarcılar, sahtekârlar, başrolü kapandır
Başroldekiler insandır
Figüranlar her zaman avdır
Böylece bir hayat sunulur insana
Alkışlar yükselir kendini kandırana
Devir kandıran kandırana
Dalarlar küçücük dünyana
Hayaller, umutlar döner karabasana
Çıkarcıda vatan, millet hikâye
İnananlara dağıtırlar paye
Ölüp gidersin 'önce vatan” diye
Sordurmazlar 'niçin ölüyorlar diye? ”
Boş ver alkışla sen onları yine
Böyle gelmiş böyle gider kime ne?
Nasılsa aldatılmak gelir işine
Atladırlar bunun için yine
İnancın yoksa
Yalanı gerçekten ayırmaya
Başına kalır ahvali dünya
Bir devrim bekler hayat insanca
Kullara kul olmayan insanlarla
Sapıtıp putlara tapmayanlarla
Çağ akıl çağı deyip akılsız davranmayanlarla
Dünyada, ahirette alnının akıyla hesaplaşacaklarla