Aşkın üçüncü halini yaşıyorum...
O güzel aşk sözcüklerinin yerini yabancı özneler sahiplendi artık.
Ben ''o'' oldum sen de ''o''...
Ben ve sen ayrı yazılan iki sözcükten ibaret ve biz olmayı hak eden tüm duygularımı katlettim sayende, bu gece.
Tutuklandım senden yana düşlerimin korkuları tarafından ve ipe gitsem de; alnım açık, vicdanım rahat, bana bunu azmettirenler utansın. Aşkın üçüncü halini yaşıyorum...
Bendeki tüm sevda ülkelerini işgalsiz bırakmışken tek bir gülümseyişine,
Sen taş üstünde taş bırakmadın içimin her bir köşesinde.
Dudak payı bırakmadan sunmuştum sevdamı, gönül kadehine.
Korkma alacaklı-verecekli yoktur aşkta, gönlünden ne koparsa hesabıdır sadece.
Aşkın üçüncü halini yaşıyorum...
Nereye kaçarsam kaçayım kendime yabancılaşıyorum ve kaçtıkça suyun altından baktığım aynada yaşıyorum.
Sağa sola bakmadan yaşamanın verdiği dalgınlık ve vurdumduymazlığın bahanesiyle soyutladım kendimi tüm düşlerimden.
Vazgeçiyorum vazgeçmesine de düşlemekten değil, düşlerimin düşüncesizliklerinden.
Aşkın üçüncü halini yaşıyorum...
Bütün gudubet şu yastıktaymış gibi homurdanıp duruyorum geceleri.
Gece dedim de; yıldızların Ay'a refakat ettiği sükûnet değil artık benimkisi.
Benim gecem yıldızların Ay'a küs olduğu zifiri bir gökyüzü sadece.
Aşkın üçüncü halini yaşıyorum.
Bütün imrenilişlerimi yol kenarına bırakarak gömülüyorum duyarsızlıklarımın cehennemine.
Ve gitmeden aynalarıma mıhladığın gözlerini almayı unutma, cennetin ne işi var ki başımın ucumda.
Ne daha çok buralıyım ne de oralı, bu aralar en çok yapraksız bir ağacın gölgesine sığınmış araflıyım.
Aşkın üçüncü halini yaşıyorum.
Hunharca döküyorum sokak ortalarına mazgal taşıran çırılçıplak hayallerimi.
Pazarlıksız bıraktım önüme çıkan ilk eskiciye; yarattığın ben' deki sana dair hislerimi.
Küskünlüğüme çare bulmak zor; iyisi mi sen bana beni ver, sen seni zaten seni alırsın...