Sen
Sen o fincandaki İstanbul resmi,
Arkanda kızıl kıyamet bir sonbahar.
Dudakların kurumuş, alnın terlemiş,
Yüzünde, biraz sonra inecek akşamın
Tedirginliği var.
Sen o vazodaki tek beyaz karanfil,
Mutat suskunluğunun tenhasında,
Akşam sefalarının rengini kıskanan,
Duru, acınası bir yalnızlık besliyorsun,
İnan.
Sen o fincandaki acı kahve,
Kırk yılı uçarı eteklerinde taşıyorsun...
Bir nehir akıyor zaman içinde,
Bir nehir seni kendine çekiyor.
Görkemine aldandığın,
Kanına susamış, bir hüzün yaklaşıyor.
Sen o besmeleyle kovulmuş şeytan,
Yanaklarına sızan ihtiras gözyaşlarını,
Siliyorsun hala yücelterek başını.
Ve topluyorsun yollardan;
Ayak izinle telef olmuş kaldırım taşlarını.
Makbule Baydaroğlu