istanbul'un bütün satrançları oynandı!
tüysüz bir oğlan bacağına benziyorsu akdeniz
mavi dudaklarıyla yosunları öpen bir sarışın savaştı
beni bile aşan o gizem. Bilmem ki nerelere gizlesem
hayatımı & diye diye & yükseldim
yükseldim alçaldım
yükseldim alçaldım da güzeldi alçaktı
yüzümün orta yerinde bir bıçak gibi saplı duran
sevdalarım. Anlarım ben, anlat diyordu gece
edebiyatsızlık olur-olacak
suyun
o
palamar kafatasını
kayalıktan gözkapaklarıma
deydirince,
ve donunu
içki kadehleri ve doktorlar ve savcılar
ve sadakatlerle şevkatler
ansızın indiriverince
bir yağmur dururdu, hep, bilirdim,
denizin derinliklerinde, hiç yağmayacak,
ipince.
istanbul'un bütün briçlerinde sanzotu var!
bütün felsefeler geçecek bütün satrançlar
bütün briçler...
bize bir tek hasret ve ihanet kalacak, inan
bize bir tek, hüzün imgeli sevinçler!
baş-
kaldıra-
cağız!
başımızın üstünde şekilden şekile girecek
serseri anlamlar yaşıyan yıldızlar
delikanlı bir güç taşıyan tanrılar
ve onlara ait
çocuksu bir gülüş taşıyan kocaman bir ağız!
yır-
ta-
cağız!
yangınlara bilmemkaç kilometre kala
binip kandan yaratılmış ölü dev bir çakala
ve tutunup yelelerine
ve tutunup koltukaltı kıllarına
sahipsizlik'in, ahlak'sızlığın
kudret denen o şahane cesedin
çenesine doğru
tır-
ma-
na-
cağız!
bir sözcük bile edemeden darmadağın
kapanıverecek o yapış yapış ağız!
ağzın o ağulu, ebruli boşluğuna
yeni bir çağ inşa eder gibi sıçacağız!