Değişen ben değilim bakışlarında ki kış!
Çaresi çaresizliğinde gizli,
Vazgeçmeyi akıl edememiş vazgeçilmişliğimin,
adının yarısı kadın iken kopmak zordu senden.
Gel, sök gökkuşağının rengini kalbimden
Aç musluğunu gözyaşlarımın.
Boya çığlıklarımı kırmızıya.
Aldat! Anlat hayallerime yalanlarını, Ağlat
Sen ki merhabaların katili,
Ben ki bir baltayla sap arasında mekik dokumuş
Berduş ve serseri.
Soyadımla birlikte söylenen resmi bir adım olmadı belki
Ve kuru aşkımın yanına katığım.
Sevdim seni, sadece sevdim
Ruhundaki sevda atığım.
Güneşe palto giydirip kış resmi çizdiğimiz
İlkokul masumiyetiyle tutulmuştum sana.
Şimdi anlıyorum güneşin neden üşüdüğünü
Gözlerindeki zifiri karanlıklara bakınca.
Hep kâğıtlara seni çiziyorum kış yerine,
Üşüyen ise yüreğim.
Sımsıkı tutunup senden arta kalanlara
Düşümün düşkünlüğüymüş,
Düşüncesizce seni düşleyişim diye avunuyorum.
Cesareti kadar ürkek,
Korkaklığı kadar medenî,
Dün kadar kül,
Sevgi kadar gül
Olmaya hazır bir tomurcuğu,
gidişinin ayak sesleriyle ürpertip
kaktüs çiçeğine sevdalanmasıyla
Susuzluğa karşı meydan okuduğu çaresizliğinde yitirdim.
Gidişin belki de
Damarlarının cellât kırmızısı maviliğinden çıkıp
Hüzzam kokulu yaraların kabuğunda filizlenmiş,
En zamansız zamanların vaktini çalmış,
Vakitsiz bir Azrailin mesaisidir.
Kim bilir belki de aşk
Sevildiğin kişiye acı çektirmektir.
Bu yüzden ne yapsan da vazgeçemiyor
Ve beni unuttuğun yerinden öpüyorum.
Bir kalem alırsın eline, şiir yazmak için
Kramp girer yüreğine
Veremezsin hissettiklerine biçim...