Hani unutulurdu, unutulur diyordunuz!
Mehtapta oluşan heyecan dolu fısıltı,
Grubun oluşturduğu bakırsı renkteki
O yüz;
Heyecan fırtınasında savrulan
Kalp atışlarının eşşiz sesi,
Sevgilinin gözlerinde açan mavi çiçekler
Ve daha neler neler...
Hani unutulurdu, unutulur diyordunuz! ?
Unutulmuyor, unutulmuyor...
Unutamadım nedense
Kandırdınız beni.
Unutamadım, ama unutuldum
Hem de akşamı aydınlatan bakışlarının,
Yıllarca kurumayacağını sandığım
O ıslak öpüşlerinin kararlılığında unutuldum.
Güneşsi duygular kendine ihanet edip
Gecenin belirsizliğine sığındılar.
Siz de unutun beni.
Bitti aşk adına esen deli poyraz
Sustu kafesteki kuş
Renk değiştirdi gökyüzü, çiçekler
Ateş, su... her şey.
Bundan böyle;
Sevdanın yılgın rüzgarı,
Kaderin oyuncağı,
Vefasızlığın yiyip bitirdiği birisi;
Coşkun bir baharın hüzünlü bülbülü,
Kurumaya yüz tutmuş çağlayanın
Son gözyaşları,
Ölümle pençeleşen aslanın
Sineğe mağlubiyeti
Ve yılkı atın beklentisindeki ürperti olarak
Görün beni.
Oysa;
Zafer naraları atmıştım
Gönül meydanımda ansızın başlayıp
Erişilmezliğiyle yüceldiğim
O aşk savaşını kazandığım zaman.
Yer gök mutlu idi.
Aşkın kılıç sesleri ile çınlıyordu
Gönül sarayım;
İşgale uğramıştım ama, memnundum.
Çünkü bu yenilgi değil
Galibiyetin ta kendisiydi.
Geç kalmış olsanız da yok önemi
Kutlayın beni.
Damla damla başlayıp,
Sağanak sağanak yağmıştı sevgi
Gönül bahçemin çatlamış toprağına.
Filizlendi, büyüdü, çiçek açtı, coştu!
Her şeyin karesini yaşıyordum artık
Çılgın gibi.
Ama aradan çok zaman geçmedi
Esti bir sam yeli, bitirdi her şeyi.
Şimdi mi?
Yenilmiş yorgun bir savaşçıyım artık
V u r u n b e n i! .