Tıpkı dün gibi
bugün de yoktun.
Yaşayan bedenin boşlukta
duyguların boşluktaydı.
Sanki üzerine binlerce sorunun
cevapsızlığı düşmüştü.
Aklın karmakarışık,
düşüncelerin düşüncesizdi.
İçtiğin sudan, aldığın nefesten
korkuyordun.
Saçların bile isyandaydı.
Gözlerindeki mavi çiçekler
yok olmuş,
geceyi çağıran duygularla
bakıyordun boşluğa.
Ah! bir çözebilseydin,
çözülmezliğinde mahvolduğun
şu bilmece işkencesini.
Kurtuluşun yine ondadır,
o bildiğin şeyde:
Tut!
ellerinle tutar gibi
düşüncelerinde onu.
Sık!
Beynine hapsettiğin
düşman duygularla.
Erit!
Tek bir uyumsuzluk
kalmayıncaya dek.
Sorgula!
hem de tepeden tırnağa
çiçeği, suyu ağacı...
'Niye açtıklarını,
neden aktıklarını,
neden ayakta öldükleriniSor onlara.
Beynini koy
aklının avuçlarına;
çeki düzen ver şekilsizliğe,
ayrıntılara inmeden.
Sonra, istediğin duyguları dik
her köşesine;
çiçek açsın, meyve versin
salkım salkım.
Seyret!
keyfınce, gönül gözüyle,
şöyle bir dikilip,
aklının başına.
Düşün!
açan çiçeğin serüvenini,
kokla ama koparma,
açmasına değil,
solmasına karşı çık
ömrün boyunca.
Kaldır!
yere düşmüş yaprağı,
koy koyabilirsen
eski yerine.
Dikkate alma
onu benimsemiş toprağı.
Sen, benliğinle var et;
eskiyen,
sararan,
bozulan her şeyi.