Sevinç çıglıklarıya karşılamıştık diyorlardı.
Mutluluk göz yaşları vardı yanaklarımızda.
Güneşe merhaba derken sen.
Ve kök saldın toprağa aldırmadan zamana
Saçlarında kömür karası.
Yüreğinde sevdalar gururlu dağ gibi
Kelebek kadar mahsundun,
Ateş kadar yakıcıydı sevmelerin.
Sen Diyorlardı;
Şimdi kavakların gölgesi ırmağa düştü,
Rüzgarın sesi üşütür yüreğimi.
Güvendiğim dağlar çook uzaklarda
Belki yıldızlar dahada yakın
Uçuşunu görmek imkansız güvercinlerin.
Gözlerimde puslu ömür sahnesinin son perdesi;
Aynalardan saklanırım.
Düşman kesilmişler her yanıma
Küskünüm aksıma şimdi.
Yaşama taç yapmıştım papatyalardan
Bağ bozumum geldi yapraklarımda hazan
Birer, birer savruldu koruk dilberine,
Anlamsız sanki her şey, yaşadıklarımdan
Rüyada uyanmış gibiyim
Hatırlayamadığım bir rüya sanki.
Nihayettir ölüm eski bir zaman sandığı gibi
Açma vakti gelmiş sanırım
Yaşlı kartalın kanat çırpınışlarında elveda diyeceğim
Artık bir gece vaktimi yoksa,
Sonbaharın sabah kırağındamı ebedi ayrılık.
Kök saldığım topraklarla kucaklaşma vakti.
Bende unutulacağım unuttuklarım gibi
Birkaç gün yada birkaç hafta sonra
Hadi sende var ebedi uykuya
Nihayet geldi ayrılık zamanı
Ağu içirmediğinmi kaldı Ey Dünya!
Hadi ver benimde kadehimi.
Ben ne ilkim nede son olacağım
Sesiz kalkan gemindeki Yolcularından
Sana güvenmekle hata ettim ya
Bende hata ettim hatayla gidenler gibi
Hoşça kal dünya hoşça kal