ona
kaybolan şiirlerimden bahsettim
ve şarkıların kıçını başını kesip
en arabesk yerlerini gönderdim
'-anladım' dedi
istanbul kıyılarında kumpir yerken
mezarlar öksürüyordu
bir ben duyuyordum şizofren sesleri
ve bir ben anlıyordum neden idam edildiklerini.
nietzsche'ye sorduğumda da aynı yanıtı almıştım
marx'a sorduğumda da!
onlara göre übermensch insan ile sevişilmezdi
bana göre gözlüklerinden başka sorunları yoktu onların
ve onların kaslarını göstermediğini farz edersek
diş etlerini ısırmıyorsa onlar
ve en önemlisi
orkidlerin kanatları vajinalarına kaçmıyorsa
sorun yoktu.
her kadın gibi onlarda istanbul kıyılarında
kayalıkların üstünde
(bir mazoşistin fatih sultan mehmet köprüsünü içine almayı istemesi gibi
garip istekleri yoksa)
sevişebilirdi.
ve her kadın gibi onlarda
(avustralyalı bir fahişenin
koalayı seksi bulduğu ve yasanın çıkması halinde ayrım yapmaksızın bütün koalalara verebileceğini söylemesi gibi çılgınç arzuları yoksa)
türk ama poposu yassılaşmış
aklının üstüne oturan erkeklerle
sevişebilirdi..
ona
ben bunlardan bahsettim
lyotard iktidarsız dedim
habermas daha dünkü çocuk
eco zaten somon balığıyla yatıp kalkıyor
darwin mi?
güneşi balçıkla sıvarken
maymunlara aşık oldu o!
bırak bu sevdayı dedim
'-zaman' dedi..
'-peki' dedim.
'peki'..
zaman dediğin zamazingoyu geriye kuramayacağını anladığın vakit
başında dönen salyaları akmış dostların
istanbul kıyılarında
büyük kayaları içine almaya çalışıyor olacak!
el mi zaman(!) bey mi zaman(!)
göreceğiz.